Selman's English Academic Vocabulary
🇬🇧 » 🇹🇷
Learn Turco From Inglés
Learn Turco From Inglés
Practique preguntas conocidas
Manténgase al día con sus preguntas pendientes
Completa 5 preguntas para habilitar la práctica
Exámenes
Examen: pon a prueba tus habilidades
Pon a prueba tus habilidades en el modo de examen
Aprenda nuevas preguntas
Modos dinámicos
InteligenteMezcla inteligente de todos los modos
PersonalizadoUtilice la configuración para ponderar los modos dinámicos
Modo manual [beta]
Seleccione sus propios tipos de preguntas y respuestas
Otros modos disponibles
Aprende con fichas
Escuchar y deletrearOrtografía: escribe lo que escuchas
Expresión oralPractica tu habilidad de expresión oral
Expresión oral y comprensión auditivaPractica la pronunciación
EscrituraModo de solo escritura
Selman's English Academic Vocabulary - Marcador
Selman's English Academic Vocabulary - Detalles
Niveles:
Preguntas:
4686 preguntas
🇬🇧 | 🇹🇷 |
To have an exam | Sınava girmek |
To practice reading | Okuma pratiği yapmak |
Welcome | Hoşgeldiniz |
Sample question | Örnek soru |
Keep going! | Devam et! |
Entrepreneur | Girişimci |
Subsequently | Sonradan, akabinde, |
Ali became a doctor. | Ali doktor oldu. - haline gelmek |
One of the wealthiest men | En zengin adamlardan biri |
I have dedicated myself to art. | Kendimi sanata adadım. |
Low-income communities | Düşük gelirli topluluklar |
My investor invested a lot of money. | Yatırımcım çok para yatırdı. |
Mr. Gates announced that ... | Bay Gates açıkladı ki... |
Ali will step down from chairman. | Ali başkanlıktan istifa edecek. |
Charity - charitable | Sadaka - hayırsever |
Despite her father | Babasına rağmen |
Ali conducts scientific research. | Ali bilimsel araştırmalar yapar. |
Universities located in Central Anatolia | İç Anadolu'da bulunan üniversiteler |
Veli carries out research. | Veli araştırma yapıyor. |
Enough funds | Yeterli fon |
Ali who was graduated from Ankara University | Ankara Üniversitesi'nden mezun olan Ali |
The most promising start-ups | En umut verici start-up'lar |
Coffee is brewed | Kahve demlendi (damıtmak) |
Dating back | Tarihlenen |
Throughout the day | Gün boyunca |
Social fabric | Sosyal doku |
Overall, | Genel anlamda, genel olarak |
A major source of income | Ana gelir kaynağı |
Beverage | Meşrubat |
A strong emphasis | Güçlü bir vurgu |
As well as | Nın yanısıra |
The social aspect of sharing | Paylaşımın sosyal yönü |
Essential | Zaruri |
A more just and equitable world | Daha adil ve eşit bir dünya |
Dignity and respect | Şeref (onur) ve saygı |
On a global scale | Küresel ölçekte |
(to) advocate for human rights | Insan haklarını savunmak |
Crucial | Hayati öneme sahiptir |
(to) promote human rights | Insan haklarını savunmak, reklamını yapmak |
Oppression | Baskı |
Injustice | Haksızlık |
To violate human rights | Insan haklarını ihlal etmek |
Free from discrimination | Ayrımcılıktan azade, ayrımcılıktan uzak |
(to) take action | Harekete geçmek |
Inherent to | Içkin olan |
Regardless of | Gözetilmeksizin, bakılmaksızın |
Study skills | Çalışma becerileri |
Small tips | Küçük İpuçları |
Many researches | Birçok araştırma |
Many studies about language learning | Dil öğrenimi hakkında birçok çalışma |
Things that good language learners do | İyi dil öğrenenlerin yaptığı şeyler |
Things that good language learners don't do | Iyi dil öğrenenlerin yapmadığı şeyler |
The most useful suggestions | En faydalı tavsiyeler |
I am not afraid of making mistakes. | Hata yapmaktan korkmuyorum. |
People often get things wrong | İnsanlar genellikle işleri yanlış anlar |
You need to notice your mistakes | Hatalarınızı fark etmelisin |
He learns from his mistakes | Hatalarından öğrenir |
We use our body language to express ourselves better. | Kendimizi daha iyi ifade etmek için beden dilimizi kullanıyoruz. |
She is looking for new opportunities. | Yeni fırsatlar arıyor. |
I remembered them | Onları hatırladım |
Leyla often goes to park for walking. | Leyla sık sık yürümek için park etmeye gider. |
I use my dictionary to check the meaning of words. | Sözlüğümü kelimelerin anlamını kontrol etmek için kullanıyorum. |
I also make my own vocabulary list. | Ayrıca kendi kelime listemi de yapıyorum. |
The language you are learning | Öğrendiğiniz dil |
Outside the garden | Bahçenin dışında |
When you are at home, don't forget to study word sets. | Evdeyken, kelime setlerini incelemeyi unutmayın. |
Extra practice is always helpful. | Ekstra çalışma her zaman faydalıdır. |
Self-study | Bireysel çalışma |
I can imagine how you felt | Nasıl hissettiğini hayal edebiliyorum |
You need to enjoy process. | Sürecin tadını çıkarmanız gerekiyor. |
I hope you have fun | Umarım eğleniyorsundur |
I saw him yesterday | Onu dün gördüm |
It is never too late to enjoy life. | Hayattan zevk almak için asla geç değildir. |
It is never too late for enjoying life. | Hayatın tadını çıkarmak için asla çok geç değildir. |
He sometimes go to work by bus | Bazen otobüsle işe gider |
Ahmet usually gets up late at the weekends | Ahmet genellikle hafta sonları geç kalkar |
They seldom share their belongings | Nadiren eşyalarını paylaşırlar |
Murat rarely does the exercise | Murat nadiren egzersiz yapar |
Boncuk is a female cat. | Boncuk dişi bir kedidir. |
Mouse - mice | Fare - fareler |
So much = very much | Çok fazla |
She doesn't want to harm mice. | Farelere zarar vermek istemiyor. |
Boncuk stole some cheese. | Boncuk biraz peynir çaldı. |
I will speak English. | İngilizce konuşacağım. |
I should speak English. | İngilizce konuşmalıyım. |
I should walk. | Yürümeliyim. |
I will walk. | Yürüyeceğim. |
I will go to school. | Okula gideceğim. |
I should go to school. | Okula gitmeliyim. |
I will watch a movie. | Film izleyeceğim. |
I will help my mother. | Anneme yardım edeceğim. |
I should buy a new computer. | Yeni bir bilgisayar almalıyım. |
I should read many books. | Birçok kitap okumalıyım. |
I was a student. | Ben öğrenciydim. |
I was a child. | Ben bir çocuktum. |
They were rich. | Zengindiler. |
They were our friends. | Onlar bizim arkadaşlarımızdı. |
I was busy. | Meşguldüm. |
I was sleepy. | Uykuluydum. |
We were in İstanbul. | İstanbul'daydık. |