Fresh air is beneficial. | Temiz hava faydalıdır. |
The river was contaminated. | Nehir kirlenmişti. |
America grew from colonies. | Amerika kolonilerden büyüdü. |
She carefully considered the matter. | Konuyu dikkatlice düşündü. |
The earth is divided into two hemispheres. | Dünya iki yarım küreye bölünür. |
I have to call off the meeting. | Toplantıyı iptal etmeliyim. |
It is difficult to adapt to city life. | Şehir hayatına uyum sağlamak zordur. |
His behaviour is so strange | Davranışı çok garip. |
I was unaccostumed to eating unfamiliar foods. | Bİlmediğimiz yiyecekleri yemeye alışık değildim. |
Smoking is hazardous. | Sigara içmek tehlikelidir. |
The story was incredible. | Hikaye inanılmazdı. |
It was essential. | Gerekli idi. |
The government provides aid. | Hükümet yardım sağlar. |
There will be sufficient food. | Yeterli yiyecek olacak. |
The choice of job is important. | İş seçimi önemlidir. |
By coincidence, I saw him. | Tesadüfen onu gördüm. |
He has a great confidence in/ reliance on his ability. | Yeteneğine güveniyor. |
The burglars escaped. | Hırsızlar kaçtı. |
An odometer is a device. | Bir kilometre sayacı bir cihazdır. |
That's absolute nonsense. | Bu tam saçmalık. |
Ali, on the other hand, is pessimistic. | Ali ise diğer yandan kötümser. |
He precisely followed the directions. | Talimatları tam olarak/tam olarak takip etti. |
The Chinese were most likely the first tea drinkers. | Çinliler büyük olasılıkla ilk çay içenlerdi. |
She is an essentially selfish person. | O esasen bencil birr kişi. |
He agreed reluctantly. | İsteksizce kabul etti. |
He failed in spite of his great effort. | Büyük çabalarına rağmen başarısız oldu. |
He cancelled his trip on account of his illness. | Hastalığı nedeniyle seyahatini iptal etti. |
Will you go to the meeting instead of me? | Benim yerine toplantıya gidecek misin? |
Do you know anything concerning his whereabouts. | Onun nerede olduğu hakkında bir şey biliyor musunuz? |
Unlike Mehmet, Ali likes pop music. | Mehmet'in aksine, Ali pop müziği sever. |