Ms Adıgüzel Vocabulary
🇬🇧 » 🇹🇷
Learn Turco From Inglés
Learn Turco From Inglés
Practique preguntas conocidas
Manténgase al día con sus preguntas pendientes
Completa 5 preguntas para habilitar la práctica
Exámenes
Examen: pon a prueba tus habilidades
Modo de examen no disponible
Aprenda nuevas preguntas
Modo manual [beta]
El propietario del curso no ha habilitado el modo manual
Modos específicos
Aprende con fichas
Ms Adıgüzel Vocabulary - Marcador
Ms Adıgüzel Vocabulary - Detalles
Niveles:
Preguntas:
523 preguntas
🇬🇧 | 🇹🇷 |
He listened but didn’t hear anything else. | Dinledi ama başka bir şey duymadı. |
When he speaks, everybody listens. | Konuştuğunda herkes dinler. |
Looking closely you could see drops of water on the window. | Yakından baktığınızda pencerede su damlası görebilirsiniz. |
I noticed that the door was open. | Kapının açık olduğunu fark ettim. |
Similar trends may be observed in most modern societies. | Çoğu modern toplumda da benzer eğilimler gözlenebilir. |
I hardly recognized you with a beard! | Seni sakalla pek tanımadım! |
She laughed when she saw the expression on his face. | Yüzündeki ifadeyi görünce güldü. |
My car is making strange sounds. | Arabam garip sesler yapıyor (çıkarıyor) |
Hugh was spotted by local police and had to leave quickly. | Hugh yerel polis tarafından tespit edildi ve hızlı bir şekilde ayrılmak zorunda kaldı. |
It’s rude to stare. | Dik bir şekilde bakmak kabalıktır. |
Have you been watching the election campaign? | Seçim kampanyasını izliyor musunuz? |
Tom hasn’t lost his Irish accent. | Tom İrlandalı aksanını kaybetmedi. |
Have I described the situation accurately? | Durumu doğru bir şekilde tanımladım mı? |
She speaks French and Spanish so she is bilingual. | O, Fransızca ve İspanyolca konuşur; bu yüzden iki dillidir. |
He speaks English fluently. | Akıcı bir şekilde İngilizce konuşur. |
‘To have your feet on the ground’ is an idiom meaning ‘to being sensible’. | "Ayaklarının yere basması" "mantıklı olma anlamına gelen bir deyimdir. |
She only speaks French so she is monolingual. | Sadece Fransızca konuşur; bu yüzden tek dillidir. |
Several of those interviewed used the phrase ‘being my own boss’. | Görüşülenlerin çoğu "kendi patronum olma" ifadesini kullandı. |
He never lost heart, even though his rival was way ahead. | Rakibi çok ileride olmasına rağmen, asla inancını yitirmedi. |
I decided to make the break and buy my own place. | Ara vermeye ve kendi yerimi almaya karar verdim. |
The committee should make a decision later this week. | Komite bu hafta içinde bir karar vermelidir. |
We are ready to put our plan into action. | Planımızı eyleme geçirmeye hazırız. |
It’s important to set short-term and long-term goals for your career. | Kariyeriniz için kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemek önemlidir. |
Athletes must stay motivated in order to reach the top. | Sporcular zirveye ulaşmak için motive kalmalıdır. |
They decided to take the next step and get married. | Bir sonraki adımı atmaya ve evlenmeye karar verdiler. |
She turned her dream of living in Paris into a reality. | Paris'te yaşama hayalini gerçeğe dönüştürdü. |
Daniel is working towards his goal of becoming a chef. | Daniel şef olma hedefine doğru çalışıyor. |
You could ask for part-time work. | Yarı zamanlı çalışma isteyebilirsiniz. |
We are aware of this problem. | Bu sorunun farkındayız. |
Mike is looking for work. | Mike iş arıyor. |
Mary is prepared for retirement. | Mary emekliliğe hazır. |
He was very proud of himself for winning. | Kazandığı için kendisiyle gurur duyuyordu. |
The film wasn’t suitable for a younger person. | Film genç bir insan için uygun değildi. |
The story is typical of this newspaper. | Hikaye, bu gazeteye özgüdür. |
Sara could work for a café. | Sara bir kafe için çalışabilirdi. |
The committee members all agree on the need for more information. | Komite üyelerinin hepsi daha fazla bilgi ihtiyacı konusunda hemfikirdir. |
You need the ability to analyse and evaluate information. | Bilgileri analiz etme ve değerlendirme yeteneğine ihtiyacınız var. |
The major cause of these accidents is drivers going too fast. | Bu kazaların en önemli nedeni, sürücülerin çok hızlı gitmesidir. |
Is that the best you can come up with? | Bu ortaya atabileceğinizin en iyisi mi? |
The government must now deal with the problem of high unemployment. | Hükümet şimdi yüksek işsizlik sorunu ile ilgilenmelidir. |
We can help you solve your financial problems. | Finansal sorunlarınızı çözmenize yardımcı olabiliriz. |
The report suggested various ways in which the service could be improved. | Rapor, hizmetin geliştirilebileceği çeşitli yollar önerdi. |
Keith was late because they had cancelled a train. | Keith geç kaldı çünkü bir tren iptal etmişlerdi. |
Kate was impressed by the good service at the restaurant. | Kate, restoranda iyi hizmetten etkilendi. |
Sorry I’m late – I was stuck in heavy traffic. | Üzgünüm geç kaldım - yoğun trafikte sıkıştım. |
This train is overcrowded – I can’t find a seat. | Bu tren aşırı kalabalık - koltuk bulamıyorum. |
There are road works here because they are changing the road. | Burada yol çalışmaları var çünkü yolu değiştiriyorlar. |
I hate travelling in rush hour because everything is so slow. | Herşey çok yavaş olduğu için trafiğn yoğun saatinde seyahat etmekten nefret ediyorum. |
There is a severe delay on the motorway due to an accident. | Bir kaza nedeniyle otoyolda ciddi bir gecikme var. |
There is a slight delay to the flight. | Uçuşta hafif bir gecikme var. |
We were stuck in a traffic jam. | Trafik karmaşasında sıkıştık. |
You have to take the underground line to get there. | Oraya ulaşmak için metroya binmelisin. |
There was a breakdown in communication. | İleitişimde bir bozukluk (kopukluk) oldu. |
I fail to see a connection between the two cases. | İki vaka arasında bir bağlantı göremiyorum. |
The committee should make its decision later this week. | Komite kararının bu hafta içinde vermelidir. |
The team set off without any expectation of success. | Takım herhangi bir başarı beklentisi olmadan yola çıktı. |
You should have seen the expression on his face! | Yüzündeki ifadeyi görmeliydin! |
She was the inspiration for his new book. | Yeni kitabının ilham kaynağıydı. |
My mother’s initial reaction was quite unexpected. | Annemin ilk tepkisi oldukça beklenmedikti. |
If the situation had been different, their plan might have succeeded. | Durum farklı olsaydı, planları başarılı olabilirdi. |
He is very angry about the way he’s been treated. | Tedavi edilme şekline çok kızıyor. |
This meal tastes awful. | Bu yemeğin tadı berbat! |
That bag is too big to take on the plane. | Bu çanta uçağa almak için çok büyük. |
She is a brilliant scientist. | O parlak bir bilim adamı. |
I felt dirty, hungry and cold. | Kirli, aç ve soğuk hissettim. |
We couldn’t finish the enormous birthday cake. | Çok büyük doğoum günü pastasını bitiremedik. |
It’s quite an old bike, but in excellent condition. | Oldukça eski bir bisiklet, ama mükemmel durumda. |
It’s a fantastic view from up here. | Buradan harika bir manzara. |
The kitchen was filthy after he had cooked. | Yemek pişirdikten sonra mutfak pis idi. |
Roberts’ comments provoked a furious public response. | Robeert'in yorumları öfkeli halk cevabını kışkırttı. |
We saw a really good film last night. | Dün gece gerçekten iyi bir film gördük. |
For some reason, she finds his jokes hilarious. | Bazı nedenlerden onun şakalarını komik bulur. |
She arrived at the airport carrying two huge suitcases. | İki büyük valiz taşıyarak havaalanına ulaştı. |
We were faced with an impossible task. | İmkansız bir görevle yüz yüze bırakıldık. |
There are massive columns at Luxor. | Luxor'da büyük sütunlar var. |
These shoes are too small for me. | Bu ayakkabılar benim için çok küçük. |
The Hotel Gardesana offers superb views of the lake. | Otel Gardesana, gölün mükemmel manzaralarını sunmaktadır. |
The test came as a terrible shock to the class. | Test, sınıfa korkunç bir şok olarak geldi. |
The floor was covered in tiny bits of paper. | Zemin küçük kağıt parçalarıyla kaplıydı. |
There was a wonderful view from the window. | Pencereden harika bir manzara vardı. |
I hope you keep your resolution to stop smoking. | Umarım sigarayı bırakma kararını tutarsın. |
I broke a resolution not to eat meat when I went to the restaurant yesterday. | Dün restorana gittiğimde, et yememe kararımı çiğnedim. |
She wants to cut down on the amount of chocolate she eats. | Yediği çikolata miktarını kısmak istiyor. |
Are you going to make a resolution this year? | Bu yıl bir karar verecekmisiniz? |
You should quit biting your nails. | Tırnaklarının ısırmayı bırakmalısın. |
I aim to reach the target by March. | Mart ayına kadar hedefe ulaşmayı hedefliyorum. |
I totally disagree with every word that you say. | Söylediğini hiçbir kelimeye kesinlikle katılmıyorum. |
Many public libraries in the city are disappearing. | Şehirdeki birçok halk kütüphanesi yok oluyor (kayboluyor). |
Philip thoroughly disliked her. | Philip tam anlamı ile onu sevmedi. |
I misplaced my umbrella and now I’m really wet! | Şemsiyemi yanlış yere koydum (kaybettim) ve şimdi ıslandım. |
I think he has misunderstood the problem. | Bence problemi yanlış anladı. |
This city is overpopulated. | Bu şehir aşırı nüfuslu. |
I think people in that company are always overworked. | Bence o şirketteki insanlar fazla çalıştırıldı. |
They had to rebuild the theatre after the fire. | Yandgından sonra tiyatroyu yeniden inşa etmek zorunda kaldılar. |
Competitive pressures are forcing managers to rethink their strategies. | Rekabetçi baskılar yöneticileri stratejilerini yeniden düşünmeye zorluyor. |
He works very hard but is underpaid. | Çok çalışıyor ama düşük maaşlı. |
The role requires you to be able to work well under pressure. | Rol, baskı altında iyi çalışabilmenizi gerektirir. |
You need to be good at team work in this job. | Bu işte takım çalışmalarında iyi olmalısınız. |
Hannah is very reliable. | Hannah çok güvenilir. |
Children have better creative thinking skills than some adults. | Çocuklar bazı yetişkinlerden daha iyi yaratıcı düşünme becerilerine sahiptir. |