Relax, close your eyes and let your mind wander freely. | Rahatlayın, gözlerinizi kapatın ve zihninizin özgürce dolaşmasına izin verin. |
It’s important to look at a problem from the outside if you want a good solution. | İyi bir çözüm istiyorsanız, dışarıdan bir soruna bakmak önemlidir. |
I can’t remember his name – my mind’s gone blank. | Adını hatırlamıyorum; zihnim gitti. |
I went on holiday to switch off completely from writing the book. | Kitabını yazmaktan hevesi yok olduğu içii tatile gitti. |
We are getting nowhere, we need to think outside the box. | hiç bir yere ulaşmıyoruz, dışarıdan düşünmeye (bakmaya) ihtiyacımız var. |
Children use their imagination better than adults. | Çocuklar hayal güçlerini yetişkinlerden daha iyi kullanırlar. |
He told me a fascinating story. | Bana büyüleyici bir hikaye anlattı. |
She had a gorgeous red and gold silk sari. | Muhteşem kırmızı ve sarı sarisi vardı. |
The list of their achievements is impressive. | Başarılarının listesi etkileyici. |
They all have incredible stories to tell. | Hepsinin anlatacak inanılmaz hikayeleri var. |
Despite their wealth, they were always practical about money. | Zenginliklerine rağmen, para konusunda her zaman pratikti. |
This seems to be a sensible way of dealing with the problem. | Bu, sorunla başa çıkmanın mantıklı bir yolu gibi görünüyor. |
There is highly sophisticated surveillance equipment. | Oldukça sofistike gözetim ekipmanı vardır. |
The nearest suitable alternative was two miles away. | En uygun alternatif iki mil uzaktaydı. |
The holiday was an unforgettable experience. | Tatil unutulmaz bir deneyim oldu. |
They have a totally unique approach to staff training. | Personel eğitimine tamamen benzersiz bir yaklaşımları var. |
She would be addressing an audience of three thousand teachers. | Üç bin öğretmenin kitlesine hitap edecekti. |
Jack was a member of the school choir. | Jack okul korosunun bir üyesiydi. |
Max put up the window display. | Max pencerenin camını taktı. |
There is an exhibition of paintings by Henri Matisse. | Henri Matisse'nin bir resim sergisi var. |
They looked around the National Portrait Gallery. | Ulusal Portre Galerisini ziyaret ettiler. |
The team used scientific instruments such as microscopes. | Ekip mikroskop gibi bilimsel enstrümanlar kullandı. |
We went to a live concert in the stadium last week. | Geçen hafta stadyumda canlı bir konsere gittik. |
He wanted to become a jazz musician. | Caz müzisyeni olmak istedi. |
The performance from the orchestra was brilliant. | Orkestra'nın performansı mükemmeldi. |
He’s a terrible actor because he can’t perform on stage at all. | Korkunç bir aktör; çünkü sahnede hiç performans sergileyemez. |
The first performance of the opera was in 1936. | Opera'nın ilk performansı 1936'da oldu. |
They were in the recording studio all day. | Bütün gün kayıt stüdyosundaydılar. |
We need to find a rehearsal room to practise. | Pratik yapmak için bir prova odası bulmalıyız. |
We’ve been rehearsing for weeks. | Haftalardır prova yapıyoruz. |
They watched the opening scene of Macbeth. | Macbeth'in açılış sahnesini izlediler. |
The final game attracted a crowd of over 50,000 spectators. | Son oyun 50.000'den fazla seyirciden oluşan bir kalabalık çekti. |
They had been on stage for over four hours. | Dört saatten fazla sahnede rol almışlardı. |
I hope your dreams come true. | Umarım hayallerin gerçekleşir. |
We have to try and get in without drawing attention to ourselves. | Kendimize dikkat çekmeden içeri girmeye çalışmalıyız. |
My attempt at a joke fell flat. | Şaka girişimim boşa çıktı. |
Everything at work went wrong today! | İşyerindeki her şey bugün ters gitti! |
We need a system to keep track of all our expenses. | Tüm masraflarımızı takip etmek için bir sisteme ihtiyacımız var. |
They made friends with the children next door. | Yandaki çocuklarla arkadaş oldular. |
The other children made fun of her because she was always so serious. | Her zaman çok ciddi olduüu için diğer çocuklar ona şaka yaptı. |
I think I locked it but we’d better make sure. | Sanırım kilitledim ama emin olsak iyi olur. |
Why doesn’t she make use of her singing talent? | Neden şarkı söyleme yeteneğini kullanmıyor* |
Pay attention to the warnings printed on the label. | Etiket üzerine basılan uyarılara dikkat edin. |
It’s terrible when salesmen take advantage of customers. | Satıcı müşterilerinden fayda sağladığında/çıkar sağladığında kötüdür. |
I took note of what she said. | Ne dediğini not ettim. |
He refuses to take part in it at all. | Katılmayı reddeder. |
The Olympics take place every four years. | Olimpiyatlar her dört yılda bir gerçekleşir. |
How do you tell the difference between the kittens? | Yavru kediler arasındaki farkı nasıl anlarsın? |
‘Don’t worry,’ Jenny added. | "Endişelenme," diye ekledi Jenny. |
‘I can’t sing at all,’ he admitted | "Hiç şarkı söyleyemem" diye itiraf etti |