Bahçemde çam ağaçlarım var. | I have pine trees in my garden. |
Beyaz bir kuştur. | It is a white bird. |
Pamuk'u 2 hafta önce aldım. | I bought Pamuk 3 weeks ago. |
Benimle yaşar. | It lives with me. |
Eğer terfi alırsam, yeni bir araba alacağım. | If I get a promotion, I will buy a new car. |
Eğer sıkı çalışırsan, sınavı geçeceksin. | If you study hard, you will pass the exam. |
Eğer acele etmezse, treni kaçıracak. | If she doesn’t hurry, she will miss the train. |
Eğer şimdi gitmezlerse, geç kalacaklar. | If they don’t leave now, they will be late. |
Eğer sigarayı bırakmazsa, hastalanacak. | If he doesn’t stop smoking, he will get sick. |
Eğer projeyi zamanında bitirmezsek, sözleşmeyi kaybedeceğiz. | If we don’t finish the project on time, we will lose the contract. |
Eğer kahvaltı yapmazsan, aç kalacaksın. | If you don’t eat breakfast, you will be hungry. |
Eğer beni geri aramazsa, endişelenirim. | If she doesn’t call me back, I will be worried. |
Eğer kar yağarsa, kar adamı yapacağız. | If it snows, we will build a snowman. |
Eğer ceket giymezsen, üşüteceksin. | If you don’t wear a coat, you will catch a cold. |
Eğer özür dilemezse, asla affetmeyeceğim. | If he doesn’t apologize, I will never forgive him. |
Eğer biletleri şimdi ayırtmazsak, tükenecekler. | If we don’t book the tickets now, they will be sold out. |
Eğer ilacını almazsan, daha kötü olacaksın. | If you don’t take your medicine, you will get worse. |
Eğer partiye gelmezse, hayal kırıklığına uğrarım. | If she doesn’t come to the party, I will be disappointed. |
Eğer yağmur yağarsa, evde kalacağız. | If it rains, we will stay at home. |
Eğer ödevini bitirmezsen, kötü bir not alacaksın. | If you don’t finish your homework, you will get a bad grade. |
Eğer yakında teklif etmezse, onunla ayrılacak. | If he doesn’t propose soon, she will break up with him. |
Eğer şimdi gitmezsek, uçağı kaçıracağız. | If we don’t leave now, we will miss the flight. |
Eğer para biriktirmezsen, asla zengin olamazsın. | If you don’t save money, you will never be rich. |
Eğer İngilizce çalışmazsa, yurtdışına seyahat edemeyecek. | If she doesn’t study English, she won’t be able to travel abroad. |
Hafta sonları çalışmıyor. | She doesn't work at the weekends. |
Annem işteyken yalnız kalmam. | I don't stay alone, when my mom is at work. |