Dünya ağaçlarla dolu. | The world is full of trees. |
Binlerce ağaç türü var. | There are thousands of kinds of trees. |
İki ana tür vardır. | There are two main types. |
Bu çınar en eski ağaçtır. | This sycamore is the oldest tree. |
Ağaçlar daha uzun büyüyebilir. | Trees can grow taller. |
Büyüme biçimleri | the way they grow |
Yıllar geçtikçe, | As the years go by, |
Harika arkadaş oldular. | They became great friends. |
Kırık bacağımdan dolayı yürüyemiyorum. | I can’t walk because of my broken leg. |
senin yüzünden | because of you |
havadan dolayı | because of the weather |
Neredeyse bitirdi. | He has nearly finished. |
Yukarı yolu izlediler. | They took the upward path. |
Bu kapı dışa doğru açılır. | This door opens outward. |
Üçgen şekle sahiptirler. | They have triangular shape. |
Bu ağacın özel yaprakları var. | This tree has speacial leaves. |
Yaprakları sivri iğnelere benziyor. | Its leaves look like pointy needles. |
Onlara yaprak dökmeyenler denir. | They are called evergreens. |
Sonbaharda yapraklar düşer. | Leaves fall off during the autumn. |
Fikirlerim ondan farklı. | My ideas are different from his. |
Meşe ağacından bazı dalları kesti. | He cut some branches off the oak tree. |
Tüm bölgeyi aramak için yayıldılar. | They spread out to search the whole area. |
bu yüzden | for this reason |
yuvarlak biçimde | round shape |
Düz ve genişler. | They are flat and wide. |
Yapraklar kırmızı ve turuncuya dönüşür. | Leaves change to red and orange. |
Sakatlıklar sporda yaygındır | Injuries are common in sports |
Köknar ve çam ağaçları iğne yapraklıdır. | Fir and pine trees are coniferous. |
Meşe ve akçaağaç ağaçları yaprak dökerdir. | Oak and maple trees are deciduous. |
Televizyon izlemek yerine çalıştım. | I worked instead of watching television. |
16:30 - 17:00 arası ilgilenirim | I take care between 16:30 - 17:00 |
mantı yapmayı bilmiyorum | I dont know how to make mantı |
akşamları dışarı çıkarım | I go out in the evenings |
kendi kendine öğrendi | he learned on his own |
ailem izin vermiyor | my family doesn't (allow - let) |
Hayvanat Bahçesi Hapishane Gibi | zoo is like a prison |
hayvanlar suçlu değil | animals are not guilty |
hayvanlar masumdur | animals are innocent |
arka planda | In the background |
kuş yerde yürüyor | bird is walking on the ground |
kaykayının üzerinde duruyor | she is standing on her skateboard |
öğrenci | pupil - student |
Masanın etrafında 4 çocuk oturuyor | 4 children are sitting around the table |