different kinds | Farklı çeşit |
The one at the bottom | Alttakini |
a mild taste | Hafif bir tat |
a spicy sauce | Baharatlı Sos |
It is very tasty | Çok lezzetli |
It is too hot for me | Benim için çok acı/baharatlı. |
I don't like garlic | Sarımsak sevmiyorum |
She is a brave woman. | O cesur bir kadın. |
I wish I had not done it, though. | Gene de, keşke yapmamış olsaydım. |
I ordered a soup first. | Önce bir çorba sipariş ettim. |
This salad goes well with the meal. | Bu salata yemek ile iyi gidiyor. |
Stir the sauce over a low heat until thick. | Sosu yoğun olana kadar düşük ateşte karıştırın. |
cool water | soğuk/serin su |
Let your food cool down a bit! | Yemeğinizin biraz soğumasını bekleyin! |
I like the sound of the beef in curry sauce. | Köri soslu sığır eti kulağa hoş geliyor. |
They bake the burgers | Burgerleri fırında pişiriyorlar. |
Chips and fish were fried. | Cips ve balık kızartıldı. |
I heated up my coffee | Kahvemi ısıttım |
I want a coke on the side. | Yanda bir kola istiyorum. |
a special offer | Özel Bir Teklif |
The new car has not been advertised, yet. | Yeni araba henüz ilana verilmedi |
That's very kind of you! | Çok naziksiniz! |
I think I will stick with the beef. | Sanırım sığır eti ile devam edeceğim. |
I like seafood. | Deniz ürünlerini severim. |
plain yoghurt | sade yoğurt |
Absolutely! | Kesinlikle! |
I have made a reservation at a favourite restaurant | Favori bir restoranda rezervasyon yaptım |
That sounds wonderful! | Harika gibi! |
fresh ingredients | taze malzemeler |
They buy locally. | Yerelden satın alıyorlar. |
They have chicken, beef, lamb and fish. | Tavuk, sığır eti, kuzu ve balık var. |
I will have a night off tonight | Bu gece bir gece ara vereceğim. |
that’s an option for you t. | Bu sizin için bir seçenek. |
I study for one and a half hour | Bir buçuk saat çalışırım |
time passes quickly | zaman çabuk geçer |
I listen to music for half hour | Yarım saat müzik dinlerim |
It took me three hours to visit-travel | gezmem üç saatimi aldı |