from the beginning | başlangıçtan beri |
my favourite charachter in | en sevdiğim karakter |
I like her deeds. | Onun yaptıklarını seviyorum. |
except for this | bunun dışında |
Those were the days. | Hey gidi günler. |
I am still learning how to use Excel. | Excel'i nasıl kullanacağımı hala öğreniyorum. |
VAT | kdv |
I got this job, and it was all of a sudden. | Bu işi aldım ve birdenbire oldu. |
Do you have any marketing experience? | Herhangi bir pazarlama deneyiminiz var mı? |
You must be mature. | Olgun olmalısın. |
As well as getting along well, | İyi geçinmenin yanı sıra, |
My new earphone is better than my previous earphone. | Yeni kulaklığım önceki kulaklığımdan daha iyi. |
Don’t get mad at me! | Bana kızma! |
I am not interested in writing something. | Bir şey yazmakla ilgilenmiyorum. |
I don't know what I am going to do tomorrow. | Yarın ne yapacağımı bilmiyorum. |
rumour - gossip | söylenti - dedikodu |
I don’t know whether my father is at home. | Babamın evde olup olmadığını bilmiyorum. |
I don’t know whether my friend went to school. | Arkadaşımın okula gidip gitmediğini bilmiyorum. |
I am not sure whether I need another mobile phone. | Başka bir cep telefonuna ihtiyacım olup olmadığından emin değilim. |
I couldn't decide whether I should buy a new dress or not. | Yeni bir elbise almam gerekip gerekmediğine karar veremedim. |
I asked my mom whether she called me. | Anneme beni arayıp aradığını sordum. |
I want to learn whether they are dating each other. | Birbirleriyle çıkıp çıkmadıklarını öğrenmek istiyorum. |
If you wonder whether I am rich, ... | Zengin olup olmadığımı merak ediyorsan ... |
Although Ali is my friend, ... | Ali arkadaşım olmasına rağmen ... |
Although I ate a lot in the morning, I'm still hungry. | Sabah çok yemek yememe rağmen, hala açım. |
Although we are late, ... | Geç kalmamıza rağmen ... |
Although I warned them in advance, ... | Onları önceden uyarmama rağmen ... |
Although they don't need another car, ... | Başka bir arabaya ihtiyaçları olmasa da ... |
Please tell me what you see. | Lütfen bana ne gördüğünü söyle. |
What they told me was unacceptable. | Bana söyledikleri kabul edilemezdi. |
Please show me what you have in your hands. | Lütfen bana elinizde ne olduğunu gösterin. |
I don't now what I am going to do now. | Şimdi yapacağım şey şimdi yapmıyorum. |
I don't know what I will buy from this store. | Bu mağazadan ne satın alacağımı bilmiyorum. |
Ali didn't accept what they offered. | Ali sunduklarını kabul etmedi. |