I ate too much and I got sick. | Çok fazla yedim ve hastalandım. |
I sat in the sun too much and I got hot. | Güneşte çok oturdum ve ısındım. |
She got very wet in the rain. | Yağmurda çok ıslandı. |
Please close the window. I am getting cold. | Lütfen pencereyi kapatın. Üşüyorum. |
The bus gets to Konya at 12.00 | Otobüs 12.00'de Konya'ya gidiyor |
Sevgi is in Antalya. She won't get back till next week. | Sevgi Antalya'da. Önümüzdeki haftaya kadar geri dönmeyecek. |
People usually get married at the weekend. | İnsanlar genellikle hafta sonu evlenir. |
I get home at about 6 o'clock. I get there by subway. | Saat 6 da eve geliyorum. Oraya metro ile gidiyorum. |
He made a lot of money. | Çok para kazandı. |
It didn't make a difference. | Bir fark yaratmadı. |
She has made a lot of progress. | Çok ilerleme kaydetti. |
Could you do me a favour? | Bana bir iyilik yapabilir misin? |
We don't do nothings all day. | Bütün gün hiçbir şey yapmıyoruz. |
Let' s take a break for 15 minutes. | 15 dakika ara verelim. |
He is very good at taking decisions. | Karar almakta çok iyidir. |
We were late, so we took a taxi to the airport. | Geç kaldık, bu yüzden havalimanına taksi tuttuk |
Take a seat, please! | Oturun, lütfen! |
I took a few days off. | Birkaç gün izin aldım. |
I will give you a ring this evening. | Bu akşam seni çaldıracağım. |
Could you give me a hand? | Yardım edebilir misin? |
He will give me a lift home. | Onu beni araba ile eve götürecek! |
My parents gave me some advice. | Ailem bana biraz tavsiye verdi. |
The baby gave her a smile | Bebek ona gülümsedi. |
The gloves keep hands warm. | Eldivenler elleri sıcak tutar. |
You need to exercise to keep fit. | Formda kalmak için egzesiz yapmanız gerekli. |
I try to keep in touch with my family. | Ailemle iletişim halinde olmaya çalışıyorum. |
Keep you going on! | Devam et! |
Usain Bolt broke the 100 metres record. | Usain Bolt 100 metre rekor kırdı. |
They broke the law and the police arrested them. | Yasayı çiğnediler ve polis onları tutukladı. |
This will break her heart. | Bu onun kalbini kıracak. |
I see what you mean! | Ne demek istediğini anlıyorum! |
I will see what he wants | Ne istediğini göreceğim |
I don' t see the point of practising six hours a day | Günde altı saat pratik yapmanın sebebini anlamıyorum. |