devlet sistemi | the state system |
tarihi kurum | historical institution |
Egemen eyaletlerde | in sovereign states |
ortaçağda | in medieval times |
dağınık siyasi otorite | dispersed political authority |
Yüksek Mahkeme | the supreme court |
Eğlenceli bir etkinlik | a playful activity |
Sadece numara yapıyor. | She's only pretending. |
mevzu bahis değil | out of the question |
vahim tehdit | grave threat |
Bir çok suç uyuşturucu kullanımına dayanır. | A lot of crime is attributable to the use of drugs. |
Sınıftaki çocuklar kızlardan daha fazla. | The boys in the class outnumber the girls. |
Haftalık bölümler | weekly episodes |
İşi çok çabuk tamamladığı için övüldü. | He was given credit for completing the work so quickly. |
Bilinçaltı programlama | the subconscious programming |
Kamptaki kadınlar kötü muamele gördü. | The women in the camp were maltreated. |
Gömleğim yıkamada küçüldü. | My shirt shrank in the wash. |
zincir Mağazalar | chain stores |
Küçük dükkanların büyük süpermarketlerle rekabet etmesi zor | It's difficult for small shops to compete with the big supermarkets |
Bina inşa ediliyor. | The building are being constructed. |
itaatkar ve uslu bir çocuk | an obedient and well-behaved child |
Herkesin ihtiyaçlarına dikkat etmelisiniz. | You have to be mindful of everybody’s needs. |
Para meseleleri konusunda cahilim. | I’m ignorant about money matters. |
Kötü bakımdan suçlu bulundu. | He was found guilty of negligent care. |
klasik müzik aşığı (adananı) | a devotee of classical music |
Yumuşak, pürüzsüz cilt | soft, smooth skin |
incelikli davranış | tactful behaviour |
devamlı (durmaksızın) gürültü | ceaseless noise |
bir hukuk bilgini | a legal scholar |
Proje için bir araştırma bursu (hibesi) aldılar. | They received a research grant for the project. |
garanti belgesi | warranty certificate |
Bir uzman ekibi tarafından ustaca yardımcı aldık. | We were ably assisted by a team of experts. |
kötü yazılmış bir deneme | a poorly written essay |
O bir dul. | She is a widow. |
Sadece fikrimi ifade ediyorum. | I'm simply expressing my opinion. |
Başkan Kennedy'nin Suikast | the assassination of President Kennedy |
Ne yazık ki, teklifinizi geri çevirdiler. | Regretfully, They've turned down your offer. |
Kelimeye bakmalısın | You should look the word up |
Köpeği dışarı çıkardım. | I let the dog out. |
Teklifini geri çevirdi | He turned down her offer |
söylediklerini anlamadım | I didn’t take in what he said. |
Uçak kalktı. | The plane took off. |
Planı gerçekleştirdi. | He carried out the plan. |
Onu hayal kırıklığına uğratmıştı | He had let her down |
Onu neyin rahatsız ettiğini öğrendim. | I found out what was troubling her. |