Senin neyin var? | What is wrong with you? |
Oğlumda bir sorun var. | There is something wrong with my son. |
yanlış numara | wrong number |
kamburu olan bir adam | a man with a hump |
Tebeşir yer mi? | Does he eat chalk? |
Zor günlerden geçiyorsunuz. | You are going through difficult days. |
Herkes - Bazıları | Everybody - Somebody |
Bu bir randevu değil. | This is not a date. |
Ali, Ayşe'ye aşıktır. | Ali has a crush on Ayşe. |
Kulağa hoş geliyor. | It sounds well. |
Lise | high school |
kafeteryanın ortasında. | in the middle of the cafeteria. |
Evde olduğunun farkında değildim. | I didn't realize you were at home. |
Bu rüyayı gördüm. - bunu hayal etmiştim. | I have had that dream. |
birdenbire, aniden | all of a sudden |
Sincap tuhaf. | The squirrel is weird. |
Kendimi öldürmek istiyorum. | I wanna kill myself. |
Ali, Veli'yi bağladı. | Ali tied Veli. |
Hadi dünyayı dolaşalım. | Let's tour around the world. |
Carol eşyalarını taşıdı. | Carol moved her stuff out. |
Sana kahve getireyim. | Let me get you some coffee. |
Bırak sana yardım edeyim. | Let me help you. |
Lütfen bana söyle. - Bana haber ver | Let me know ... |
müdür arıyoruz | we are looking for a manager |
ne arıyorsun | what are you looking for |
Yusuf'un elini tutuyorum. | I am holding Yusuf's hand. |
Avrupa'da insanlar ölüyor | people die in Europe |
ayrıca | also |
ben de geliyorum | I am also coming |
olağandışı- sıradışı - garip | unusual |
donmuş - dondurulmuş | frozen |
Ben süpürürüm. | I hoover |
toz alırım | I dust |
ağır taşkınlar, seller | heavy floods |
Ben de öğretmenim | I am also a teacher |
Kanarya Adaları | Canary Islands (aylınd) |
volkanlar patlar | volcanoes erupt |
ne yazık ki, maalesef | sadly |
evlat edinme | adoption |
onaylamak | confirm |
birbirinizle konuşmayın | don't talk to each other |
mümkün | possible |
imkansız | impossible |
Çocuklarım beni rahatsız etmez. | My kids don't disturb me. |
Denize yakındı. | It was close to the sea. |
Nevşehirde at bindik. | We rode horses in Nevşehir. |
O iri yarı bir adam | He is a hardy man |
su buzlu | the water is icy |
Üç ila dört santigrat derece | It is three to four degrees Celsius |
İzmirde doğdum | I was born in İzmir |
neredeyse iki bin yıl önce | almost two thousand years ago |
O çok zekiydi. | She was very intelligent. |
MS 43 | AD 43 |
Ben halledebilirim | I can handle it |
bir düşüneyim | let me think |
her yer açık | everywhere is open |
karşılaştırmak | compare |
çocuk esirgeme kurumu | child care |
gözleri kandırmak | to trick eyes |
seni kandırdım | I tricked you |
yüzün üzerinde resim | over a hundred paintings |
Buluşamıyorlar | They cannot meet |
ayağa kalk - ayakta | stand up - stand |
Taşınmayı sevmiyorum | I don't like moving |
şu andan itibaren | from now on |
kertenkele | lizard |
insanların acelesi var | people are in a rush |
acelen ne | what is the rush |
şarj cihazı | charger |
iğne iplik | needle and thread |
tarihi gezi | historical trip |
Türkiye turistler için ucuz | Turkey is cheap for tourists |
İnsanların düşünceleri değişebilir | People's thoughts can change |
Annelik | motherhood |
Bunu yapmazdım | I wouldn't have done this. |
her şeyi aynı anda yapamaz | she can't do everything at once |
köpek yavrusu kucağımda uyuyor | puppy sleeps on my lap |
üç dileğim şöyle olurdu: | my three wishes would be |
küresel ısınma | global warming |
insanlar yerlere zarar verir | people harm places |
kuraklık beni küresel ısınma konusunda endişelendiriyor | drought concerns me about global warming |
Yeni bir köpek yavrusu diliyorum | I wish for a new puppy |
İspanyolca ve Fransızca aynıdır. | Spanish and French are the same. |
Bunu hep istedim | I always wanted this |
bebek gürültülü | baby is loud |
kulaklarında sürekli yüksek bir ses duyarlar. | they hear a loud continuous noise in their ears. |
işitme testi sonuçları daha kötü. | their hearing test results are worse. |
desibel | decibel |
güvenli | it is safe |
Yüksek ses kulaklarımızdaki hücreleri öldürür. | Loud noise kills the cells in our ears. |
bu kısmı beğendim | I like this part |
içerik | content |
araştırma | research |
değerlendirmek | evaluate (ivelueyt) |
ikna etmek | convince |
Sebzeleri tercih ederim | I prefer vegetables |
yemek malzemeler | ingredients |
salça | tomato paste |
soğan ve sarımsak | onion and garlic |
erik ve ayva | plum and quince tree |
reçel | jam |
saati deneriz | we try the clock |
her gün yaklaşık 15 saat yapıyoruz | approximately we make 15 clocks everyday |
model, manken | model |
mimar | architect |
az zamanımız kaldı | we have little time left |
Durumu düzeltemeyiz. | We cannot fix the situation. |
evime ne kadar uzaktayız | how far are we to my house |
bu saat ne kadar | how much is this clock |
kültür merkezi | cultural center |
insan hakları | human rights |
oy hakkım var | I have the right to vote |
cinsiyet eşitliği | gender equality |
Hiçbir şey yok | there is nothing |
satmak - satmış | sell - sold |
Fark etmez. | it doesn't matter |
Beni üzüyor. | It makes me sad |
Seni düşündürüyor | It makes you think |
Hayal edebiliyorum | I can imagine |
Kitap ödünç almıyorum | I don't borrow books |
Katılıyorum | I agree |
köpekler kediler gibi değildir | dogs are not like cats |
Yapacağım şeyleri bilmek | Knowing things I will do |
Lezzet | delicacy |
Çok popüler oldukları için | Since(because) they are so popular |
fiyatları yükseliyor | their price goes up |
Örümcekler protein ve vitamin bakımından zengindir. | The spiders are rich in protein and vitamins. |
üç kişilik bir aile | a family of three |
anne ve babası | his parents |
Ekmek almak için dışarı çıktım. | I went out to buy bread. |
Su içmek için mutfağa gittim. | I went to the kitchen to drink water. |
Hasan hiç uçağa binmemişti. | Hasan had never been on a plane. |
Biraz gergindi. | he was a little nervous. |
tüm yeni ve ilginç şeyler | all the new and interesting things |
Gün sonunda geldi | The day finally arrived |
Havaalanına yöneldiler. - yola çıktılar | They headed to the airport. |
Hasan'ın kalbi. | Hasan's heart. |
Uçak indi. | The plane landed. |
Uçak kalktı. | The plane took off. |
Birlikte biraz zaman geçirelim. | Let's spent some time together. |
sıcak güneş ışığı | the warm sunshine |
sıcakkanlı bölge halkı | the friendly locals |
muhteşem manzaraları ve cazibe merkezleri | the amazing sights and attractions |
Bu harika. | This is awesome. |
Lütfen daha sonra tekrar deneyin. | Please try again later. |
vazgeçmedim | I did not give up |