for the time being | şimdilik, şu an için |
residence permit | oturma izni |
human rights | insan hakları |
They are helpful. | Yardımseverdirler. |
Responsible people. | Sorumluluk sahibi kişiler. |
I doN't know enough vocabulary for French. | Fransızca için yeterli kelime dağarcığı bilmiyorum. |
I need to get prepared for my classes. | Derslerime hazırlanmam gerek. |
My lessons are between 5 PM and 10 PM. | Derslerim 17:00 ile 22:00 saatleri arasında. |
at the same time | aynı zamanda |
You are competent. | Sen yetkinsin. |
How about your old friends? | Peki ya eski arkadaşların? |
after the doctor's appointment ... | doktor randevusundan sonra ... |
When I need to make explanations about my pain, ... | Ağrım hakkında açıklama yapmam gerektiğinde, ... |
Sometimes I show some parts of my body, ... | Bazen vücudumun bazı kısımlarını gösteririm,... |
They are almost always modest, humble and helpful. | Neredeyse her zaman mütevazı, alçakgönüllü ve yardımseverdirler. |
Doctors in Turkey have more experience. | Türkiye'deki doktorlar daha fazla deneyime sahip. |
a patient patient | hasta bir hasta |
I am ill. I am sick. | Hastayım. Ben rahatsızım. |
for a while | bir süreliğine |
chief physician | başhekim |
Doctors here do a lot of research. | Burada doktorlar çok araştırma yapıyor. |
by chance | şans eseri |
My son is a hard-working student. | Oğlum çalışkan bir öğrenci. |
When I heard my son speaking Germany, I got happy. | Oğlumun Almanya konuştuğunu duyduğumda mutlu oldum. |
The system is based on grammar. | Sistem gramer üzerine kuruludur. |
They can be more conscious individuals. | Daha bilinçli bireyler olabilirler. |
They sometimes go mountain-climbing. | Bazen dağa tırmanışa giderler. |
For me, this is bizarre. | Benim için, bu tuhaf. |
They do mountain-climbing. | Dağcılık yapıyorlar. |
I can climb this mountain. | Bu dağa tırmanabilirim. |
Ömer is lucky. | Ömer şanslı. |
second hand clothes | ikinci el giysiler |
used clothes | kullanılmış giysiler |
a rich country | zengin bir ülke |
I'm nauseous. | Midem bulanıyor. |
the seventh floor | yedinci kat |
rough terrain | engebelli arazi |
a certain hour | belirli bir saat |
We are a wholesaler. | Biz toptan satıcıyız. |
I must pass the test. | Testi geçmeliyim. |
Go on the A15 instead. | Bunun yerine A15'e geçin. |
Rick suggests taking the A10 to save time. | Rick, zaman kazanmak için A10'u kullanmanızı önerir. |
I need to save up. | Para biriktirmem gerek. |
existing members | mevcut üyeler |
four-hourly intervals | dört saatlik aralıklar |
up to four times | dört defaya kadar |
the writer's main purpose | yazarın temel amacı |
my interest in the whole business of language learning | dil öğreniminin tüm işine olan ilgim |
in many ways | birçok yönden |
I was always confused | Kafam hep karışıktı. |
Crying in the street, the child seemed to be quite unhappy. | Sokakta ağlayan çocuk oldukça mutsuz görünüyordu. |
on the phone to relatives back home | evdeki akrabalarıyla telefonda |
a translator of books | kitap çevirmeni |
She could have been a translator of books. | Kitap çevirmeni olabilirdi. |