Kendini işine adadı. | She's committed herself to her job. |
cinsiyet eşitliği | gender equality |
sosyoekonomik geçmiş | socioeconomic background |
zorunlu eğitim | compulsory education |
Personele özveri ve coşkuları için teşekkür etti. | She thanked the staff for their dedication and enthusiasm. |
eroin bağımlılığı | heroin addiction |
Çok konuşmaya meyli var | He has a tendency to talk much. |
Olağanüstü bir içgörü gösteriyor | He shows remarkable insight |
yerine koymak | put in place |
Orman ekosisteminin kaydı | logging of forest ecosystem |
kıyafet kuralı | dress code |
Restoranlarda sigara içilmesine izin verilmiyor | Smoking is not allowed to in the restaurants |
tesadüfen | incidentally |
tehlikeli bir şekilde | hazardously |
ölümcül olarak | fatally |
saldırganca | offensively |
iyice, titizlikle | thoroughly |
sterilize edilmiş çevre | sanitized surroundings |
alerjik bozukluk | allergic disorder |
son on yılda | in the last decade |
çekip çıkarmak | extract |
yerine getirmek | fulfill |
emin olmak | ensure |
gayretlendirmek | foster |
Okuryazar olmayan toplumlar | non-literate societies |
nesilden nesile | generation to generation |
uzak durmak | keep off |
kökünü kazımak | root out |
çıkarmak | take off |
kusmak | throw up |
Çıkarmak | take out |
azaltmak | bring down |
çözmek | figure out |
uzay gözlemi | observation of space |
muzaffer ülkeler | victorious countries |
Tüm bilgileri topladılar. | They gathered all the information. |
Ticarette hızlı büyüme | rapid growth in trade |
Arktik buzullar | Arctic glaciers |
Bilim adamları öğrenmeye çalıştı | The scientists tried to find out |
Çok zamanımız olduğu için oldukça yavaş sürdü. | He drove quite slowly since we had plenty of time. |
Üzümler ezildikten sonra varillere kondu. | once the grapes were pressed, the juice was put into barrels’ |
X'in üçe eşit olduğu göz önüne alındığında, x + iki beşe eşittir. | Given that x equals three, x + two equals five. |
Özgür bireyler | free individuals |
Taşta hapsolmuş hayvanlar | Animals trapped in a stone |
Uzun vadeli sürdürülebilirlik | long-term sustainability |
Onun adı Latinceden gelir | The name of it derives from Latin. |
güç tedariğinin üçte ikisi | two-thirds of its power supply |
Futbolun yanında başka oyunlar oynarmısın? | Do you play any other sports besides football? |
Gizli bir tünel aracılığıyla kaçtık. | We escaped by means of a secret tunnel. |
Müziğini bir kariyer yerine hobi olarak gördü. | He saw his music as a hobby rather than a career. |
Küresel ekonominin merkezinde | at the heart of global economy |
kentsel alanlar | urban areas |
Kırsal iç bölge | rural hinterlands |
fakir insanlar | impoverished people |
Her zaman Mehmet'in yapmak istediği şeyi yapıyor. | He always ends up doing what Mehmet wants to do. |
Fırsat Eşitliği | opportunity equality |
Yeni bir ev arıyorlar | They are looking for a new house |
altyapı hizmeti | infrastructure service |
şehir etekleri | city outskirts |
kamu arazisi | public-owned land |
kanalizasyon sistemi | sewerage system |
kötü sanitasyon | poor sanitation |
ilkel dönem | primitive era |
Güneşe maruz kaldı | She was exposed to the Sun |
çevresel tehlikeler | environmental hazards |
hava kirliliği | air pollution |
egzoz dumanı | exhaust fume |
azaltmak | cut down on |
sırt çevirmek | turn back on |
geride kalmak | fall behind with |
telâfi etmek | make up for |
içeri girmek | go in for |
Senin uğruna | for the sake of you |
Jackie gerçekten akıllı, kız kardeşinin aksine. | Jackie's really clever, unlike her sister. |
Destek eksikliği nedeniyle konser iptal edildi. | The concert has been cancelled owing to lack of support. |
acımasız katil | vicious killer |
onun sayesinde | thanks to him |
Dünya çapında | worldwide |
Bu mektup ayrılmasının nedenlerine ışık tutuyor. | This letter sheds light on the reasons for his departure. |
kötü namlı türler | notorious species |
esrarengiz yaratıklar | enigmatic creatures |
Deniz için hayati önem taşıyor | It is vital to the sea |
acemi dalgıçlar | novice divers |
önemli rol | crucial role |
Dışarıda yemek yemek nispeten ucuzdur. | Eating out is relatively cheap. |
Doğal habitatların geniş alanları bozuldu | Vast areas of natural habitats have been degraded |
bir kenara koymak | set aside |
daha az ihtimalle | less likely |
boşu boşuna | unnecessarily |
Aşırı kısıtlama seviyeleri geri tepecek | Extreme levels of restriciton will backfire |
Güven eksikliği nedeniyle | Due to lack of confidence |
ayrıcalıklardan yoksun bırakma | deprivation of privileges |
ebeveyn kısıtlaması | parental restriction |
sofistike silahlar | sophisticated weapons |
Ağaçlar kereste için kesilir | Trees are cut down for timber |
Kalabalık ambulansa yol vermek için bölündü. | The crowd parted to make way for the ambulance. |
meralar ve ürünler | pastures and crops |
Brezilya ormanları neredeyse yarısına kadar küçüldü | Brazil's forests have shrunk to almost half the size |
hayvanlar için barınak | shelter for animals |
öte yandan | on the other hand |