Çok zayıf, üzgün ve korkmuş bir kız | A very thin, upset, and frightened girl |
Kedi çalışanlar tarafından bulundu. | The cat was discovered by employees |
kargo dağıtım merkezi | cargo distiribution center |
Tayvan' dan gelen metal konteynır | a metal container that came from Taiwan |
Altı haftalık yolculuk boyunca | through the six-week journey |
Kedi nemi yalayarak hayatta kalmış olabilir. | The cat may have been alive by licking the moisture |
sonraki araştırmalar | further investigations |
İstanbul limanı | the port of İstanbul |
Kedi konteynırın içine sürünerek girdi. | The cat crept into the container. |
Uzak Doğu | the Far East |
Kedi karantinaya yerleştirildi. | The cat has been placed in quarantine. |
Hayvan Uzmanı | animal specialist |
neredeyse kesin | almost certainly |
Türkiye, Avrupa'dan endüstriyel üretimde kullanılan hammaddelerin çoğunu ithal ediyor | Turkey imports many of raw materials used in industrial production from Europe |
Türkiye'nin ithalatı ihracatından daha yüksek | Turkey's import is higher than its export |
Yerel endüstriler plastik ürünler, tekneler ve giysiler üretmektedir. | Local industries manufacture plastic products, boats, and clothing. |
Kedi aslında İngiltere'den olabilir. | The cat may in fact be from England |
Kıza şimdi dikatli bir şekilde bakılıyor. | The girl is now being look after with great care. |
Çocuklar köpeğe kötü davrandılar. | The children treated the dog badly. |
Adli tıp uzmanları, patlamanın nedeni hakkında ipuçları için enkaz inceliyorlar. | Forensic experts are examining the wreckage for clues about the cause of the explosion. |
Kendisini portre ressamı olarak adlandırdı. | He called himself as a portrait-painter |
Bir battaniyeyle kenarda oturuyordu | He was sitting on the sidelines with a blanket |
oyuna girme şansı | a chance to get into the game |
İki departmanı birleştirme olasılığını araştırıyoruz. | We're looking into the possibility of merging the two departments. |
İnsanlar gelene kadar | till people come along |
Sadece zamanında bitirmeyi başardım. | I only just managed to finish on time. |
Michael'ın yeni işinde nasıl geçindiğini merak ediyorum. | I wonder how Michael is getting along in his new job? |
Batsteads tamamen veya esas olarak metal yapıldı. | Bedsteads made wholly or mainly of metal. |
ana gelir kaynağı | principal source of income |
Resminizden geçimini bekleyemezsiniz | You can't expect to earn a living from your painting |
reklam geliri | advertising revenue |
çizgi roman kağıtları | comic papers |
zengin insanlar | wealthy people |
Belgeseldeki anlatıcı Michael Caine'dir. | Michael Caine is the narrator in the documentary film. |
Ailesi ile geçinemez | She can't get on with her parents |
Giderek daha zor | more and more difficult |
Vahşi Memeli | the wild mammal |
boz ayı | the grizzly bear |
Hasta olduğunun farkında bile değildim. | I wasn't even aware that he was ill. |
Sınav esnasında konuşmıza izin verilmez. | You're not allowed to talk during the exam. |
Çoğu insanın düşündüğünün aksine | Contrary to what most people think |
toplam ağırlık | total weight |
Yaşayacak bir yer bulduğumda size adresimi göndreceğim. | Once I've found somewhere to live I'll send you my address. |
Metin was a fortunate young man | Metin şanslı bir genç adamdı |
nar suyu | pomegranate juice |
taze sıkılmış | freshly-squeezed |
Gidecek başka bir yer bulsak daha iyi olur. | We had better find somewhere else to go to. |
Ne annem ne de babam üniversiteye gitmedi. | Neither my mother nor my father went to university. |
Pencereden ona bakıyordu. | She was looking out for him from the window. |
Hayır, oynamak istemiyorum -seyretmeyi tercih ederim. | No, I don’t want to play – I’d rather look on. |
Yönetici şikayetinizi inceleyecektir. | The manager will look into your complaint. |
Sözcüğü bir sözlükte aramalısın. | You should look the word up in a dictionary. |
Çocuklara bakmak için işini bıraktı. | She gave up her job to look after the children. |
Kocasının ilişkilerini küçümser. | She looks down on her husband’s relations. |
Yeni eve bakıyorduk. | We have been looking over the new house. |
Raporunuza göz attım. | I’ve looked through your report. |