at the end of August | Ağustos sonunda |
nutritionist | diyetisyen |
I am very disciplined. | Çok disiplinliyim. |
I want the same things for my students. | Ben de öğrencilerim için aynı şeyleri istiyorum. |
I don't have time to sit. | Oturacak zamanım yok. |
I don't have time to eat. | Yemek yemek için zamanım yok. |
I don't have time to read books. | Benim okumak için zamanım yok. |
They don't study enough. | Yeterince çalışmıyorlar. |
I want you to sleep. | Uyumanı istiyorum. |
I want you to come. | Gelmeni istiyorum. |
I want MY BROTHER to run. | Kardeşimin koşmasını istiyorum. |
What do you want ME to do? | Benden ne yapmamı istersiniz? |
What do you want MY FATHER to do? | Babamın ne yapmasını istiyorsun? |
We don’t want her to watch Elsa. | Elsa'yı izlemesini istemiyoruz. |
They wanted ME to submit my paperwork. | Evraklarımı göndermemi istediler. |
They wanted ALİ to submit his paperwork. | Aliden'ın evraklarını göndermesini istediler. |
I want my students to read books. | Öğrencilerimin kitap okumasını istiyorum. |
I want my students to learn many things. | Öğrencilerimin birçok şey öğrenmesini istiyorum. |
Please read a lot. | Lütfen çok okuyun. |
Some students listen to me. | Bazı öğrenciler beni dinler. |
in short, ... | kısacası, ... |
today's children | günümüzün çocukları |
The students who read a lot win. | Çok okuyan öğrenciler kazanır. |
Sometimes I advise them book names. | Bazen onlara kitap isimlerini tavsiye ederim. |
Sometimes, they don't return my book. | Bazen, kitabımı iade etmiyorlar. |
Most of the students are afraid of me. | Öğrencilerin çoğu benden korkuyor. |
Their families trust us. | Aileleri bize güveniyorlar. |
Some teachers only want to make money. | Bazı öğretmenler sadece para kazanmak ister. |
This is very sad. | Bu çok üzücü. |
I give feedback to my students' parents. | Öğrencilerimin velilerine geri bildirimde bulunurum. |
When I call them, they don't pick up. | Onları aradığımda, açmıyorlar. |
I have been teaching for sixteen years. | On altı yıldır öğretmenlik yapıyorum. |
I have a friend who lives in Portugal. | Portekiz'de yaşayan bir arkadaşım var. |
I have two uncles who run markets. | Piyasalar işleten iki amcam var. |
a friend who can play very well | Çok iyi oynayabilen bir arkadaş |
a friend who should play very well | Çok iyi oynaması gereken bir arkadaş |
a friend who played very well | Çok iyi oynayan bir arkadaş |
a friend who plays every day | Her gün oynayan bir arkadaş |
a woman who plays every day | Her gün oynayan bir kadın |
I don’t know the person who broke the fountain. | Çeşmeyi kıran kişiyi tanımıyorum. |
I don’t know the person who helpED us in the park. | Bize parkta yardım eden kişiyi tanımıyorum. |
I don’t know the policeman who helpED us in the park. | Bize parkta yardım eden polisi bilmiyorum. |
There is a child WHO plays the guitar. | Gitar çalan bir çocuk var. |
There is a child WHO can play the guitar. | Gitar çalabilecek bir çocuk var. |
There is a child who is smiling. | Gülümseyen bir çocuk var. |
I have a friend who is human resources manager at Metro. | Metro'da insan kaynakları yöneticisi olan bir arkadaşım var. |