Kaşım acımıyor. | My eyebrow doesn't hurt. |
Barış Manço'yu çok severim. | I am fond of Barış Manço. |
Oğlumu kurtardığın için teşekkür ederim. | Thank you for saving my son. |
benzer | alike |
Sağlıklı bir vücut sağlıklı bir zihne eşittir. | A healthy body equals a healthy mind. |
Bir spor salonu arıyorum. | I am looking for a gym. |
İhtiyacım olan her şeye sahipsin. | You have everything I need. |
rastgele sınıflar, dersler | random classes |
dinlenme odası | relaxation room |
Peki ya waffle? -Waffle'a ne dersin? - Ya Waffle? | What about waffle? |
Şunu kontrol edeceğim. - Bir ara bakarım. | I'll check that one out. |
pekala, peki | allright |
bahsettiğim gibi | as I mentioned |
daha önce bahsettiğim gibi | as I mentioned before |
Yoga eğitmeni gerçekten seksi. | The yoga instructor is really hot. |
Kickboks gerçekten çok yoğun. | Kickboxing is really intense. |
Çıktıklarından oldukça eminim. | I am pretty sure that they are dating. |
Aylık Ücret | monthly fee |
İndirim alabilirsiniz. | You can get a discount. |
aksi takdirde | otherwise |
aslında | actually |
Bugün erken uyuduğunuzdan emin olun. | Make sure you sleep early today. |
iç mekan ayakkabı | indoor shoes |
El sıkıştıklarını görmedim. | I didn't see they shake hands. |
bu arada | by the way |
Bugün yapacak bir şeyim yok. | I don't have anything to do today. |
Tatilde dinlendim. | I had rest on holiday. |
Dilek Yarımadası | Dilek Peninsula |
Ulusal park | National Park |
Zeus Tapınağı | Zeus Temple |
Zeus Mağarası | Zeus Cave |
Mağarada üşüyebilirsin. | You might get cold in the cave. |
Akrabalarımı sevmiyorum. | I don't like my relatives. |
İnsanlar birbirine yardım eder. | People help each other. |
Benim bölümüm döküm bölümüdür. | My department is the casting department. |
Atça'dan sıkıldım. | I have got bored of Atça. |
Henüz iyi bir iş bulamadım. | I haven't found a good job yet. |
Kabul eder miydin? | Would you accept? |
Beni işçi olarak kabul etmiyorlar. | They don't accept me as a worker. |
Deneyiminizi artırmalısınız. | You should increase your experience. |
Şimdilik, | For the time being, |
yüzde yüz | hundred percent |
Uzmanlığınızla ilgili bir şeye odaklanmalısınız. | You must focus on something about your expertise. |