kırk beş | forty-five |
kızlardan biri | one of the girls |
oğlanlardan biri | one of the boys |
Kızlardan biri kırmızı tişört giyiyor. | One of the girls is wearing a red t-shirt. |
Kızlardan biri sarı saçlı. | One of the girls has blonde hair. |
bir kıl | a hair |
Yemeğin üzerinde bir saç (kıl) var. | There is a hair on the meal. |
Bahçede ağaçlar var. | There are trees in the garden. |
Evime gelmedim. | I didn't come to my house. |
Okula gitmedim. | I didn't go to school. |
Mutlu değildim. | I wasn't happy. |
Zengin değildim. | I wasn't rich. |
Evde değildim. | I wasn't at home. |
Hazır değildim. | I wasn't ready. |
Eve geldim. | I came home. |
Önümüzdeki sene yurtdışına gideceğim. | I'm going abroad next year. |
Instagram'da bir fotoğraf paylaştım. | I shared a photo on Instagramm. |
Youtube'da film izledim. | I watched a movie on Youtube. |
Yürümeye bayılıyor. | He is into walking. |
Yılanlardan korkarım. | I am afraid of snakes. |
Yürümekten korkuyorum. | I am afraid of walking. |
Öldürülmek onun fobisidir. | Being killed is his phobia. |
Soyulmaktan korkuyorum. | I am afraid of being robbed. |
Köpeklerden korkuyorum. | I am afraid of the dogs. |
Evde yalnız kalmaktan korkuyorum. | I am afraid of staying home alone. |
Öldürülmekten korkuyorum. | I am afraid of being killed. |
okula erken gelmek | to come to school early |
okula gelmek | to come to school |
Okula erken gelmemiz söylendi. | We were told to come to school early. |
domates yetiştirdi | grew tomatoes |
meyve suyu | juice |
domates yaprağı veya sapı | tomato leaf or stem |
Tuhaf-garip şeyler | odd things |
domates atmak | toss a tomato |
bir iş yürütmek- çalıştırmak | run a business |
bu adil değil | it is not fair |
olgun | ripe |
sigara izmariti | cigarette butt |
çöp | litter - trash |
isveç | sweden |
karga | crow |
ne yazık ki, maalesef | Unfortunately |
beynine zarar verebilir | can hurt your brain |
uzmanlar | experts |
harçlık | pocket money |
Broş | brooch |
şekil | shape |
dört gözle beklemek | look forward to |
korkuyla çığlık atmak | screams with fright |
yaslanmak, eğilmek | (to) lean |
duvar görüntüsü | wall display |
kabarcık sarma | bubble wrap |
çok gizli tarif | top secret recipe |
Şırınga | syringes |
hızlı | quickly - fast |
etkinlik - olay | event |
böcekler | bugs |
zarar vermek | hurt |
satmak - satıldı | sell - sold |
Meyve ve Sebzeler satılmadan önce kötüye gidebilir (bozulabilir) | Fruits and Vegetables can go bad before they are sold |
Okula gitmeden önce markete gidiyorum. | I go to the market before I go to school |
Okula gitmeden önce kahvaltım var. | I have breakfast before I go to school |
canlılar | living things |
Genetiği değiştirilmiş yiyecekler | Genetically modified foods (GM Food) |
yırtıcı hayvan, vahşi hayvan | predator , wild animal |
yere düşmek, çarpmak, vurmak | hit the ground |
hata, yanlışlık | Faux Pas |
marka | brand |
rahatsız etmek, gücendirmek | offend |
yahudilik simgesi | star of David |
süveter, kazak | jumper |
olgunlaş(çilek) - olgun | ripen - mature |
uzun yol | long trail |
video çekmek | record a video - film a video |
yenmek , geçmek | beat |
parçalamak, koparmak | take apart |
ısırmak | bite - biting |
ahtapot | octopus |
geleceği tahmin etmek | predict the future |
sonuç | outcome |
basketbol maçı | basketball match |
deniz aslanı | sea lion |