Bence, ... | I think, ... |
Basketbol oynamayı seviyorum. | I like playing basketball. |
Masanın üstünde kitaplar var. | There are books on the table. |
Bu beş günde ne yapacaksın? | What will you do in these five days? |
Bilgisayar oyunları oynayacağım. | I will play computer games. |
afedersiniz? | Sorry? |
Tekrar eder misiniz lütfen? | Can you repeat please? |
Bugün dışarı çıkmadım. | I didn't go out today. |
Bazen yazın tatile gider misin? | Do you sometimes go on a holiday in summer? |
başkent | capital city |
Ankara'da doğdum. | I was born in Ankara. |
dikkatlice | carefully |
Ankara'da bir yabancı | a stranger in Ankara |
akşamleyin | in the evening |
arıyordu | He was looking for |
Ali dedi. | Ali said. |
Ali dedi ki ... | Ali said that ... |
Araba var mı? | Is there a car? |
Burada alışveriş merkezi var mı? | Is there a shopping mall here? |
Burada kalmak istiyorum. | I want to stay here. |
Evinde televizyon var mı? | Is there a TV in your house? |
efendim | sir |
Korkarım ki ... | I am afraid ... |
ne yazık! tüh | What a pity! |
senin köyün | your village |
garip yeşil gözler | strange green eyes |
belki | Perhaps |
Lütfen benimle kal. | Please stay with me. |
Bu otelde kalalım. | Let's stay in this hotel. |
neyi unutuyorsun | What do you forget? |
Unuttum. | I forgot. |
su aygırı | hippo |
İnekleri daha az severim | I like cows less. |
Samsun'da akrabalarım var | I have relatives in Samsun |
Masanın üstünde bir elma var. | There is an apple on the table. |
Odamda bir bilgisayar var. | There is a computer in my room. |
Pamuk Prenses | Snow White |
Orada bir cüce var. | There is a dwarf. |
kahvaltı yaptığımda | when I eat breakfast |
Kahvaltı ederken kendimi güçlü hissediyorum. | When I eat breakfast, I feel strong. |
Kahvaltıyı yaptığımda mutlu hissediyorum. | When I eat breakfast, I feel happy. |
Eve döndüğümde ayakkabılarımı çıkarırım. | When I come home, I take off my shoes. |
Uyandığımda yüzümü yıkarım. | When I wake up, I wash my face. |
Okula gittiğimde, | When I go to school, |
Kraliçe parmağını iğneye batırdı. | The Queen pricked her finger on a needle. |
Cumartesi | Saturday |
perşembe | Thursday |
Havuza tek başına mı gideceksin? | Will you go to the pool alone? |
Havuza yalnız gitmeyeceğim. | I will not go to the pool alone. |
Kar taneleri tüy gibi düştü. | Snowflakes fell like feathers. |
kar üzerinde | upon the snow |
üç damla kan | three drops of blood |
Ne kadar güzel! | How beautiful she is! |
Ne kadar zeki! | How smart she is! |
Çağan ne kadar zeki çalışıyor! | How smart Çağan studies! |
Çağan ne kadar hızlı koşabilir! | How fast Çağan can run! |
Bugün enerjik görünmüyorsun. | You don’t look energetic today. |
Göz kamaştırıcı | dazzling |
Sessizce konuşursan mutlu olabilirsin. | If you talk silently, you can be happy. |
Bilgisayar oyunları oynarsam... | If I play computer games, ... |
Eğer çok fazla bilgisayar oyunları oynarsam... | If I play computer games too much, ... |
Bilgisayar oyunları çok oynarsam hastalanırım. | If I play computer games too much, I get ill. |
Eğer futbol oynarsam, | If I play football, |
Babam bana para verirse, dükkana gidip bir şeyler alırım. | If my dad gives me money, I go to the shop and buy something. |
Ben arkadaş canlısıyım | I am friendly |
Ben iyi ve kibarım. | I am nice and kind. |
hayalimdeki tatil | my dream vacation |