Çiçek aranjmanı - çiçek düzenlemesi | flower arrangement |
Evren bile | Even the Universe |
Japon çay seremonisi | Japanese tea ceremony |
Belli bir yolu var. | There is a certain way. |
Bir kaseyi silmek için | to wipe a bowl. |
bir parça kumaş | one piece of cloth |
kumaşın her parçası | each part of the cloth |
bir anlamda | in a sense |
eksi iki derece | minus two degrees |
yastık ve battaniye | pillow and blanket |
Bir adamla tartıştım. | I argued with a man |
Nasıl sakinleştin | how did you calm down |
herkes seninle gurur duyuyordu | everybody was proud of you |
en yüksek not | highest grade |
Güneşli tarafı görmelisin. | You should see the sunny side. |
Hayat geçici. | Life is temporary. |
Her iki versiyon da iyidir. | Both versions are good. |
Türk dublajı | Turkish dubbing |
Ders boyunca onun ülkesi ve benim ülkem hakkında konuştuk. | We talkED about her country and my country all through lesson. |
Balkonumu yıkıyordum. | I WAS washING my balcony. |
Panzeri çalıştıramadılar. | They couldn’t run the panzer. |
gelişmiş teknoloji | developed technology |
Dizileri zamanında izleyemiyorum. | I can't watch series on time. |
Bir günlüğüm vardı. | I had a diary. |
Onlar için endişeleniyorum. | I am worried for them. |
Oğlum doğum gününü bilmiyor. | My son doesn't know his birthday |
kareli gömlek | chequered shirt |
alkışlıyorlar | they are clapping |
kız mum üflüyor | the girl is blowing candles |
Üç tepsi kırıldı. | Three trays were broken. |
Kocam tarafından üç tepsi kırıldı. | Three trays were broken by my husband. |
Karlı bir gün olsaydı dışarı çıkmazdık. | If it were a snowy day, we wouldn’t go out. |
Araba kullanmaktan korkuyorum. | I am afraid of driving a car. |
bir zamanlar (masallara başlarken) | Once upon a time |
Minnoş adında bir kedim var. | I have a cat called Minnoş. |
Gerçek Hikaye | True Story |
Elmayı yuttu. | He swallowed the apple. |
Orada bir kedi var. - Burada bir kedi var. | There is a cat. - Here is a cat. |
Ali elmayı çiğnemedi. | Ali didn't chew the apple. |
Bu arabayı satın alabileceğim. | I will be able to buy this car. |
Kızım tek başına okula gidebiliyor. | My daughter is able to go to school by herself. |
Kızım okula tek başına gidebildi. | My daughter was able to go to school by herself. |
Kızım tek başına okula gidebilecek. | My daughter will be able to go to school by herself. |
Beş yıl içinde Japonca konuşabileceğim. | In five years, I will be able to speak Japanese. |
Beş yıl içinde Almanca konuşabileceğim. | In five years, I am going to be able to speak German. |
Sindirim sistemi | Digestion system |
Sana yardım edebileceğim. | I am going to be able to help you. |
Düşünebileceğim. | I will be able to ponder. |
Kuş duvarın üzerine indi. | The bird landed onto the wall. |
Başardım. | I succeeded in. |
Testi geçmeyi başardım. | I succeeded in passing the test. |
Boğazı yüzerek geçmeyi başardım. - Boğazın bir tarafından bir tarafına yüzmeyi başardım. | I succeeded in swimming across the strait. |
Nehrin yanı boyunca yürüyelim. | Let's walk along the river. |
Nehri yüzerek geçelim. | Let's swim across the river. |
en büyük kusur | biggest flaw |
içe dönük | introvert |
çok dışa dönük biriyim | I am very extrovert |
Gönderdiğim şarkıyı dinledin mi? | Did you listen to the song which I sent? |
Kocamın aldığı arabayı beğenmedim. | I didn’t like the car which my husband bought. |
Kocam aldığım elbiseyi beğenmedi. | My husband didn’t like the dress which I bought. |
desenler | patterns |
azaltmak | reduce |
yeniden kullanmak | reuse |
geri dönüşüm | recycle |
çevre | environment |
Evimizi boyatacağım. | I will have our house painted. |
Arabamın ihtiyaçlarıyla ilgilenmiyorum. | I am not interested in my car's needs |
Polislikten istifa etti. | He resigned from the police. |
her türlü teçhizat | all kinds of equipments |
psikopat | psycho |
Sana kızdım. | I’ve got angry with you. |
Her şey kötüleşiyor. | Everything is getting worse. |
Kardeşim aşçılık kursu aldı. | My brother took a cooking course. |
barınaklardaki çocuklar | kids in the shelters |
arkadaşlarımla buluşuyoruz | we meet with my friends |
Gitmek istemezdim. | I wouldn't want to go. |
ozaman şimdiki aklım olsaydı | Then if I had my mind now |
Bir topuza koymuştum. | I had it in a bun. |
13 gün içinde | in 13 days |
karantinanın artıları ve eksileri | pros and cons of lockdown |
Her şeyin önemini öğrendim. | I learned the importance of everything. |
para biriktirmek | save money |
kıyafetlerinizi katlamak | fold your clothes |
Ben senin kölen değilim. | I am not your slave. |
ışınlanmak | teleport |
Ölmeden önce yapılacaklar listesi | bucket list |
Oruç tutacağım | I will be fasting. |
ağaçları kesiyorlar | they are cutting down trees |
bir dakika | just a moment - 1 minute |
şu anda | at the moment - now |