Kayınpederim | My father-in-law |
çok sinir bozucular | they are very annoying |
Şiddetli Hava Şartları | Extreme weather |
Bir top yakalarım. | I catch a ball |
Kötü havaya hiç yakalanmadım. | I never got caught in bad weather |
Hesabınız şu anda tamamen herkese açıktır. | Your account is totally public at the moment. |
Onları teker teker saydın mı? | Did you count them one by one? |
En sevdiğin ikinci oyuncağın nedir? | What is your second favourite toy? |
Hiç gerçek bir stadyuma gitmedim. - gitmemiş durumdayım. | I have never been in a real stadium. |
Benim bilgisayarım senin bilgisayarından çok daha pahalı. | My computer is far more expensive than your computer. |
Bütün bu karışıklığı kim yaptı? | Who made all this mess? |
Bazen kodlama öğretmenim aklımı karıştırıyor. | Sometimes, my coding teacher confuses my mind. |
Boş zamanlarımda uyumayı seviyorum. | I like sleeping in my leisure time. |
Geçen sene kodlama dersi almadım. | I didn’t have coding lessons last year. |
İki hafta önce Excel'i öğrendik. | Two weeks ago, we learned Excel. |
Biraz bilgi öğrendik. | We learned a little bit information. |
mutlu görünüyorlar | They seem happy. |
yaklaşık elli yaşında | about fifty years old |
yaklaşık yirmi kişi var. | there are about twenty people. |
Benim kızım yok. - kız çocuğu | I don't have a daughter. |
Çarşamba günü tekrar gel. | Come back on Wednesday. |
Bir dil öğrenirken, ... | When learning a language, ... |
Yağmurda koşarken,... | When running in the rain, ... |
O kadar güzel ki bir melek gibi. | She is so beautiful that she is like an angel. |
O kadar güçlü ki bir arabayı kaldırabilir. | He is so strong that he can lift a car. |
çoğu insan | most people |
buldukları ilk yöntem | the first method they find |
seçtikleri ilk yöntem | the first method they pick |
bir süreliğine | for a while |
Bu bir süre işe yarar. | This works for a while. |
Ali'yi sıkıcı buluyorum. | I find Ali boring. |
Kısa süre içinde eve gidelim. | Let's go home soon. |
Mümkün olduğunca çabuk eve gidelim. | Let's go home as soon as possible. |
Merve yüzebilir. | Merve is able to swim. |
Merve yüzebiliyordu. | Merve was able to swim. |
hedef dil | target language |
verimli bir şekilde | productively |
Ya daha iyi bir yol olsaydı? | What if there were a better way? |
Ya evdeyse? | What if he is at home? |
denenmiş ve sınanmış bir yöntem | a tried and tested method |
iyi organize edilmiş | Well-organized |
İyi yapılandırılmış | Well-structured |
iyi organize edilmiş bir sınıf | a well-organised classroom |
kitaba göre | according to the book |
Hava raporuna göre | according to the weather report |
babama göre | according to my father |
dil becerileri | language skills |
ortak ilgi alanları | common interests |
birçok sivilcesi var | he has many pimples |
benim ana dilim türkçe | my native language is turkish |
Yirmi yaşına geldiğimde Trabzon'a gideceğim. | When I am twenty years old, I will to go Trabzon. |
ışın kılıcı | lightsword |
Bu oyun Minecraft gibidir. | This game is like Minecraft. |
Bu oyunda çalmak zorunda mısın? | Do you have to steal in this game? |
Gitmek zorunda mısın? | Do you have to go? |
Oyunun başında,... | In the beginning of the game, ... |
Ali, Veli'ye kızdı. | Ali got angry with Veli. |
Sırrı açığa çıkarmak istiyorlar. | They want to reveal the secret. |
Bazı köyler terkedilmiş. | Some villages are deserted. |
çok seyrek | very rare |
Aldatırsan öleceksin. - Hile yaparsan öleceksin. | If you cheat, you will die. |
Geç uyuma! | Don't sleep late! |
Asla geç yatma! | Don't ever sleep late! |
Sen hiç çay içme! | Don't you ever drink tea! |
Ben açık bir kitabım. - Olduğum gibiyim. | I'm an open book. |
Almanca konuşabileceğim. | I will be able to speak German. |
Almanca konuşabildim. | I was able to speak German. |
Yemek yiyebileceğiz. | We will be able to eat. |
Mutlu olabileceğiz. | We will be able to be happy. |
Özgür olabileceğiz. | We will be able to be free. |
doğramak, kuşbaşı doğramak | to chop |
Yemin ederim. | I swear it. |
Bir kedi olduğunu hayal et. | Imagine you are a cat. |
Bu tatil on beş gün sürecek. | This holiday will last fifteen days. |
Bu uçuş yedi gün sürecek. | This flight will last seven days. |
Amerika Birleşik Devletleri | the United States |
Birleşik Krallık | the United Kingdom |
-sa bile | even if |
Bilgisayarım olmasa bile ödevimi yapabilirim. | Even if I don't have a computer, I can do my homework. |
Konuşma Ustaları | Masters of Speaking |
Geçen sene bilgisayarım yoktu. | I didn't have a computer last year. |
Yanlış boya fırçası seçtim.-seçmişim - seçmiş durumdayım | I have selected wrong paintbrush. |
Bu oyunda çalmazsan, bitmez. | If you don’t steal in this game, it doesn’t finish. |
Bu oyun Minecraft gibidir. | This game is like Minecraft. |
20 yaşına geldiğimde, istediğim yere gidebilirim. | When I am 20 years old, I can go wherever I want. |
Bir sonraki dersimiz olduğunda, sana dünyamı göstereceğim. | When we have our next lesson, I am going to show you my world. |
Yeni bir tablet satın aldığımda, korkutucu oyunlar indireceğim. | When I buy a new tablet, I am going to download scary games. |
Duvar boyandı. | The wall painted. |
Canavarlar öldürüldü. | Monsters were killed. |
bordo | We have burgundy curtains |
iyi bir insan olur | he becomes a good person |