Yapacak çok işim vardı. | I had a lot of things to do. |
Yağmur yağdığında balkonlarınız kirlenir mi? | When it rains, do your balconies get dirty? |
Yağmurdan sonra balkonum kirlenir. | After the rain, my balcony gets dirty. |
Emniyet kemeri takmak zorundayım. | I have to wear a seatbelt. |
Emniyet kemeri takmak zorunda kaldım. | I had to wear a seatbelt. |
Suyu çok dikkatli kullanmamız gerekecek. | We will have to use water very carefully. |
Emniyet kemeri takmak zorunda değilim. | I don't have to wear a seatbelt. |
Emniyet kemeri takmak zorunda değildim. - zorunda kalmadım. | I didn't have to wear a seatbelt. |
Yorgun olduğum için dışarı çıkmadım. | Because I was tired, I didn't go out. |
Çok yediğimiz için maden suyu içmemiz gerekiyor. | Because we ate a lot, we have to drink mineral water now. |
Fakir gibi görünüyorlar ama zenginler. | They look like as if they were poor, but they are rich. |
Sence hepsi zengin mi? | Do you think all of them are rich? |
Urfa'ya alıştım. - alışmış durumdayım | I have got accustomed to Urfa. |
Hiç İstanbul'da bulundun mu?-bulunmuşluğun var mıdır | Have you ever been to İstanbul? |
İstanbul'a hiç gitmedim. - İstanbul'da hiç bulunmuşluğum yoktur. | I have never been to İstanbul. |
Rusya'ya ne zaman gittin? | When did you go to Russia? |
Beş yıl önce Rusya'ya gittim. | I went to Russia five years ago. |
Sovyetler Birliği'nde doğdum. | I was born in the Soviet Union. |
Arkadaşımın adı Yulia. | My friend's name is Yulia. |
Antalya'da onunla bir çeviri şirketinde çalıştım. | I worked in Antalya with her at a translation company. |
Onu kaç yıldır tanıyorsun? | For how many years have you known her. |
Yulia'yı beş yıldır tanırım. | I have known Yulia for five years. |
Ali, Veli'den daha kısa. | Ali is shorter than Veli. |
Biyoloji Türkçe'den daha ilginçtir. | Biology is more interesting than Turkish. |
Dağlar deniz kenarından daha güzeldir. | Mountains are more beautiful than seaside. |
Akşam yemeği yememe rağmen, acıktım. | Although I ate dinner, I felt hungry. |
Ayşe beş yaşından beri, | since Ayşe was five, |
Kız kardeşim beş yaşından beri İngilizce konuşur. | My sister has spoken English since she was five. |
kuzenimin bebeği | my cousin's baby |
bebek kuzenim | my baby cousin |
Bulaşıkları iki saat önce yıkadım. | I washed the dishes two hours ago. |
Çocuklarım yarın iyileşse, onlar ... | If my kids get better tomorrow, they will ... |
Onlar uyumuş durumdalar mı? | Have they slept yet? |
alışamadım | I didn't get used to it. |
Kelimeleri ezberledim. | I memorized words. |
aynı tencerede pişirilir | they are cooked in the same pot |
Güzel görünüyor | It looks beautiful. |
Ülkem sakin. | My country is calm. |
Urfa'ya alıştım | I got used to Urfa. |
Kardeşim sıcak yemek şefi. | My brother is a hot meals chef |
Örgü öremiyorum. | I can't knit |
fiziksel görünüş | physical appearance |
Papatyayı severim. | I like daisy. |
belki size ilginç gelir | Maybe, it'll be interesting to you |
kişilik | personality |
Ben konuşkan biriyim | I am a talkative person |
Çocuklarım balıkları beslemeyi sever. | My children like to feed the fish. |
kocam bir gün izinli | my husband has one day off |
Buharda pişiririz. | We cook in steam. |
Kırgız mantı Türk mantısından çok daha büyüktür. | Kyrgyz mantı is much bigger than Turkish mantı. |
Bir pasta yapılacak. | A cake will be made. |
Duvar kardeşim tarafından boyanacak. | The wall will be painted by my brother. |
4 yıl boyunca Ankara'da okudum. | I have studied in Ankara for 4 years. |
hatırladığım kadarıyla | as far as I remember |
Bilgisayar kullanmasına izin verilmez. | He is not allowed to use computer. |
Yurtdışındalar. | They are abroad. |
İsviçre'de inekler bile çok mutlu. | Even the cows are very happy in Switzerland. |
Antalya'da yaşamak ister misiniz? | Would you like to live in Antalya? |
bir kadın polis olarak | as a policewoman |
Asker olmak isterdim. | I would like to be a soldier. |
Hala asker olmak istiyor musun? | Do you still want to be a soldier? |
Psikolog olmak isterdim. | I'd like to be a psychologist. |
onlar aşağı yukarı aynı | They are about the same |
Robotlardan korkuyorum | I am afraid of robots |
yüz yüze daha iyi | face to face is better |
Online okul pratiktir | Online school is practical |
Günümüzde teknoloji zararlı. | Nowadays, technology is harmful. |
Çok fazla reklam var. | There are too many ads. (advertisement) |
Teknoloji hayatı kolaylaştırıyor | Technology makes life easier. |
Bizim zamanımızda kütüphaneye giderdik. | In our times, we went to library. |
Mardin'de taştan yapılmış evler var. | There are houses made of stone in Mardin. |
Kapımız metalden yapılmış. | Our door is made of metal. |
Bu araba camdan yapılmış. | This car is made of glass. |
Diyarbakır karpuzu ile ünlüdür. | Diyarbakır is famous for its watermelon. |
En çok Eskişehir'i seviyorum. | I like Eskişehir the most. |
Bu ne anlama gelir? | What does it mean? |
Eskişehir'e sık sık giderdim. | I used to go to Eskişehir frequently. |
yüksek hızlı tren ile | by high speed train |
Eskişehir sakin bir şehirdir. | Eskişehir is a calm city. |
Yarın saat 4'te müsait misin? | Are you available tomorrow at 4 PM? |
Çocuklarım erken uyurlarsa, Kırmızı Oda'yı izleyeceğim. | If my children sleep early, I am going to watch Kırmızı Oda. |
Kalabalığı sevmem. | I don't like crowds |
her zamanki gibi kızım ağladı | as always my daughter cried |
Başım ağrıyor | I have a headache |
hemen uyuyacağım | I will sleep right away |
kız kardeşinin tam tersi | just the opposite of his sister |
Güneş gözlüğü olmadan dışarı çıkamam | I can't go out without sunglasses. |
çocuklarıma oyuncak aldık | we bought toys for my kids |
aldığınız bir hediye (birisi size verdi) | a gift you have received (someone gave it to you) |
bu aktiviteleri ne sıklıkta yapıyorsunuz | how often do you do these activities |
3 gün kaldım | I stayed for 3 days. |
elinde çiçekler var | He has flowers in his hand. |