go through the underpass | altgeçitten geçin |
Go through the underpass | Altgeçitten geçin |
Go through the underpass | Altgeçitten geçin |
Go through the underpass | altgeçitten geçin |
Go through the underpass | Altgeçitten geçin |
Go through the underpass | Altgeçitten geçin |
NA | NA |
sweaty | ter içinde |
I want to come tomorrow too, if possible. | Mümkünse yarın da gelmek istiyorum. |
a red scarf looks good with that hat | Kırmızı bir fular o şapka ile iyi görünür |
Ok, let it be as you said | Peki, dediğin gibi olsun. |
You're joking | Daha neler! |
good bye | Allah'a ısmarladık |
romeo and jüliet loved each other very much | Romeo ve Jüliet birbirlerini çok sevmiş. |
what's there to eat? | Yemekte ne var? |
someone has to wash the dishes now | Biri artık bulaşığı yıkamalı. |
what do you need? | Ne lazım? |
to oppose | karşı çıkmak |
The royal family will be reunited soon. | Kraliyet ailesi yakında bir araya gelecek. |
The elevator is in maintenance. | Asansör bakımda. |
I cross the street. | Caddede karşıdan karşıya geçerim. |
I go up the stairs. | Merdivenlerden çıkarım. |
I take a short nap | Kısa bir şekerleme yaparım |
I buy a snack for work. | İş için atıştırmalık alırım. |
I get caught in a traffic jam | Trafik sıkışıklığına yakalanırım |
escalator | yürüyen merdiven |
I flush the toilet | Tuvaletin sifonunu çekerim |
I avoid the neighbor. | Komşudan kaçınırım. |
this way | bu şekilde |
in the virtual world | sanal alemde |
does not make fun | eğlenceli olmuyor |
Will I be honoured to talk with you today? | Bugün seninle konuşma şerefine nail olacak mıyım? |
Yes. So is the bathroom. | Aynen. Banyo da öyle. |
wedding | Nikah (düğün) |
....are caused by inequality. | eşitsizlikten ortaya çıkar |
.. is between Germany and Russia | Almanya ve Russya'nın arasındadır |
50% | yüzde elli |
therefore | bundan dolayı |
a status (condition) | hal |
Energy is a power that can be used | Enerji kullanılabilen güçtür |
Depends on technology | teknolojiye bağlıdır |
30 times faster | otuz kat daha hızlı |
in a big scale | büyük ölçüde |
friendly | cana yakın |
Eliyah | İlyas |
Eve | Havva |
Jesus | Isa |
Moses | Musa |
David | Davut |
Abraham | Ibrahim |
a coincidence | Tesadüf (rastlantı, denk gelme) |
measurement and verification | ölçüm ve doğrulama |
appropriately | uygun olarak |
sense of humor | mizah duygusu |
is the entrance paid? | Giriş ücretli mi? |
sense of humor | espri anlayışı |
seafood | deniz ürünleri |
what do you have for dessert? | Tatlı olarak ne var? |
do any minibuses go from here? (are they passing from here?) | Buradan dolmuş geçiyor mu? |
smoking ban | sigara içme yasağı |
please take four drops after each meal | Lütfen her öğünden sonra dört damla alın. |
beer coaster | bira bardağı altlığı |
Grand grandmother and grand grandfather | büyüknine ve büyükdede |
international relations | uluslararası ilişkiler |
i want to pay cash | nakit ödemek istiyorum |
to train riding | binerek eğitmek |
to be in first place | birinci sırada olmak |
why didn't you go? | Siz neden gitmediniz? |
why didn't he say anything to me? | Neden bana bir şey demedi? |
hibernation (winter sleep) | kış uykusu |
perspective | bakış açısı |
my wrists are broken | Bileklerim kırık. |
to bloom | çiçek açmak |
soap opera | pembe dizi |
organic farm | organik tarım çiftliği |
sold out | yok sattı |
appearance | dış görünüş |
cultivated plant | kültür bitkisi |
you can download the program | Programı indirebilirsin. |
disappointed | hayal kırıklığına uğramış |
exactly | tam olarak |
first of all | ilk olarak |
generally | genel olarak |
something bit me | Beni bir şey soktu. |
summer clothes | yazlık giysi |
winter clothes | kışlık giysi |
runny nose | burnun akması |
i'm wearing a black suit | üstümde siyah bir takım var |
he has a dog | onun bir köpeği var |
portable radio | taşınabilir radyo |
first impression | ilk izlenim |
to have no objection | itirazı olmamak |
data input | veri girdisi |
handmade | El işi |
the day after tomorrow | yarından sonraki gün |
the day before yesterday | Dünden önceki gün |
exacly noon time | tam öğle |
evening at 11th | akşam 11'de |
6:00 a.m | sabah saat 6 |
gold color | Altın rengi |
silver color | gümüş rengi |
extremely bored | son derece sıkılmış |
exciting | heyecan verici |
annoying | sinir bozucu |
I want it to arrive tomorrow | Yarın varsın |
Just let it go fast please | Yalnız hızlı gitsin lütfen |
package contents | paketin içindekileri |
I want it to go with EMS | APS ile gitsin lütfen |
what are the dimensions of the package | Paketin boyutları ne |
it's nothing urgent, let it go slow | Acil bir şey değil, yavaş gitsin |
briefcase | evrak çantası |
i can not give a definite date | Kesin bir tarih veremiyorum |
yellow striped | sarı çizgili |
a bag made of plastic | plastikten bir çanta |
there is a picture of a cat on it | üstünde bir kedi resmi var |
turn right there | şuradan bir sağ yapın |
go straight after turning to the left | Sola döndükten sonra düz gidin |
Very different | çok değişik |
He didn't even apologize! | Özür bile dilemedi! |
Now, please listen to me. | Şimdi lütfen beni dinle. |
Excuse me, I can't hear you. | Affedersiniz, sizi duyamıyorum. |
I want to be able to buy an expensive car. | Pahalı bir araba alabilmek istiyorum. |
I ordered a book from the internet. | İnternetten bir kitap sipariş ettim. |
I don't want kids to spend all their money on sweets | Çocukların tüm paralarını şekere harcamasını istemiyorum. |
Can I borrow your pen? | Kaleminizi ödünç alabilir miyim? |
I hope it won't last too long. | Umarım çok uzun sürmez. |
kindness is an important virtue. | İyilik önemli bir erdemdir. |
nowadays | Bu aralar |
Let's meet as soon as possible | En yakın zamanda görüşelim! |
I only trust my close friends. | Sadece yakın arkadaşlarıma güvenirim. |
Let me introduce X | tanıştırayım X |
He never mentioned to me about his illness. | Hastalığından bana hiç bahsetmedi. |
I'm sleepy | Uykum var |
I know you're busy. | Meşgul olduğunu biliyorum. |
What's thirty times five? | Otuz çarpı beş kaç eder? |
it's not worthy of you but... | Sana layık değil ama... |
to copy paste | kopyalamak yapıştırmak |
in terms of weather | hava açısından |
Olive oil dishes are as important as meat in Turkish cuisine. | Türk mutfağında et kadar zeytinyağlılar da önemlidir. |
Seda has beautiful hair. | Seda'nin güzel saçları var. |
Typical Turkish breakfast consists of tea, feta cheese, olives and bread. | Tipik Türk kahvaltısı çay, beyaz peynir, zeytin ve ekmekten oluşur. |
For nearly 10 years | 10 seneye yakın bir süredir |
My father has unnecessarily harsh reactions. | Babamın gereksiz sert tepkileri var. |
Mehmet is a good-hearted but tough man | Mehmet, iyi kalplı ama sert bir adamdır |
at five to seven | Yediye beş kala |
Let's meet at a quarter past two. | İkiyi çeyrek geçe buluşalım. |
hangover | akşamdan kalma |
related to the weather | havaya ilişkin |
This food is very delicious | Yemek lezzetli mi lezzetli! |
if you send an e-mail, he'll respond immediately! | Bir e-mail attın mı hemen cevap verir! |
Did he really say that? | Gerçekten öyle mi dedi? |
The girl comes towards the camera. | Kız kameraya doğru gelir. |
behave yourself! | kendine gel! |
I know you don't want me to come to the party. | Partiye gelmemi istemediğini biliyorum |
Where can I find the station? | İstasyonu nereden bulabilirim? |
tell him not to be late again | Söyle ona bir daha gecikmesin |
Did he remember me? | O beni hatırladı mı? |
I was sleeping when you called. | Sen aradığında uyuyordum. |
a computer game | bilgisayar oyunu |
in the long run | uzun vadede |
Click for information and application | bilgi ve başvuru için tıklayınız |
I prefer grilling steaks rather than frying them. | Biftekleri kızartmak yerine ızgara yapmayı tercih ederim. |
Click here to unsubscribe | Listeden çıkmak için buraya tıklayın |
Rest in peace. | mekanı cennet olsun |
Have mercy | rahmet eylesin |
Call me when available | Beni müsait olduğunda ara |
Keep it | Sende kalsın |
Halloween | Cadılar bayramı |
What month comes after May? | Mayıstan sonra gelen ay ne? |
You should ask someone else | Başka birine sormalısınız |
Hurry up so we won't be late | Acele et de geç kalmayalım |
Should we go to him? | Ona gidelim mi? |
My friends say it's normal | Arkadaşlarım normal olduğunu söyleniyor |
cheer up a little | neşelen biraz |
You can test if the cake is cooked by inserting a toothpick into the cake. | Bir kürdanı kekin içine batırarak pişip pişmediğini test edebilirsin. |
I stayed in dorm for four years when I was in college. | Kolejdeyken dört yıl boyunca yurtta kaldım. |
The girl who stole an elephant | Bir fil çalan kız |
I disagree | Ben katılmıyorum |
This is an ingenious idea! | Bu dahiyane bir fikir! |
Office worker presses a button | Ofis çalışanı düğmeye basar |
It is not easy to constantly generate new ideas. | Sürekli yeni fikirler üretmek kolay değil. |
Let me see... Ah but you forgot the cover. No problem. I print it on the copier. | Bakayım... Aa ama kapağı unutmuşsun. Sorun değil. Fotokopicide basarım. |
I need to attend in-service training | hizmet içi eğitime katılmam gerek |
there is no such thing as | diye bir şey yoktur |
has the weather forecast been presented? | Hava durumu sunuldu mu? |
dry soil | kurak toprak |
dark sky - bright sky | karanlık gökyüzü - aydınlık gökyüzü |
I am so overwhelmed | çok bunaldım |
Cigarettes can cause illness | sigara hastalığa neden olabilir |
Are you sure you're not stupid? | Aptal olmadığına emin misin? |
If you don't mind, could you direct us to the nearest atm? | Zahmet olmazsa bizi en yakın bankamatiğe yönlendirebilir misiniz? |
If I try asking him? | Ona mı sormayı denesem? |
an average person | Averaj bir insan |
You know Sopot better than anyone I know. | Sen Sopot'u tanıdığım herkesten daha iyi biliyursun |
I worked as a tour guide for foreign visitors. | Ben yabancı ziyaretçiler için gezi rehber olarak çalıştım |
Do you like this yellow one? | Bu sarı olanı sevdin mi? |
On your left (side/arm) | Sol kolunuzda |
it's a dead end street | orası çıkmaz sokak |
Go through the underpass | Altgeçitten geçin |
How much will you give it for? | Kaça veriyorsun? |