Toprak's Vocabulary
🇬🇧 » 🇹🇷
Learn Turco From Inglés
Learn Turco From Inglés
Practique preguntas conocidas
Manténgase al día con sus preguntas pendientes
Completa 5 preguntas para habilitar la práctica
Exámenes
Examen: pon a prueba tus habilidades
Pon a prueba tus habilidades en el modo de examen
Aprenda nuevas preguntas
Modo manual [beta]
El propietario del curso no ha habilitado el modo manual
Toprak's Vocabulary - Marcador
Toprak's Vocabulary - Detalles
Niveles:
Preguntas:
287 preguntas
🇬🇧 | 🇹🇷 |
I washed the dishes. | Bulaşıkları yıkadım. |
I got dressed. | Giyindim. |
I can eat anything for lunch. | Öğle yemeği için her şeyi yiyebilirim. |
I come home at 8 PM. | Akşam 8 'de eve geliyorum. |
Light blue - dark blue | Açık mavi - koyu mavi |
Sometimes, I have tea. | Bazen çay içerim. |
At the weekend | Haftasonunda |
I went to Antalya once. | Bir kez Antalya'ya gittim. |
Shopping center | Alışveriş merkezi |
Kentplaza is the best for me. | Kentplaza benim için en iyisi. |
I like to visit Decathlon. | Decathlon'u ziyaret etmeyi seviyorum. |
I have two curtains. | İki perdem var. |
There are six rooms in my house. | Evimde altı oda var. |
I don't have a pet. | Benim evcil hayvanım yok. |
I had a cat. | Bir kedim vardı. |
My cat | Kedim |
My cat died. | Kedim öldü. |
Ali died. | Ali öldü. |
At seven o'clock | Saat yedide |
At six o'clock | Saat altıda |
My cat died this week. | Kedim bu hafta öldü. |
My cat died last year. | Kedim geçen yıl öldü. |
Your bank | Senin bankan |
My bank is big. | Benim bankam büyük. |
I will have breakfast at eight thirty. | Sekiz otuzda kahvaltı yapacağım. |
I will have breakfast at the bank. | Kahvaltımı bankada yapacağım. |
I will eat eggs for breakfast. | Kahvaltıda yumurta yiyeceğim. |
How many eggs | Kaç yumurta |
Which days | Hangi günler |
I go to the gym twice a week. | Haftada iki kez spor salonuna gidiyorum. |
How often | Ne sıklıkta |
The gym is not far away from. | Spor salonu uzak değil. |
The gym is close. | Spor salonu yakındır. |
I meet my friends in Zafer. | Zafer'de arkadaşlarımla buluşuyorum. |
In Konya, I like Mevlana Museum the most. | Konya'da en çok Mevlana müzesi'ni severim. |
I like football the most. | En çok futbolu seviyorum. |
I bought English books to read. | Okumak için İngilizce kitaplar aldım. |
I cooked pasta to eat. | Yemek için makarna pişirdim. |
My favourite writer is Agatha Christe. | En sevdiğim yazar Agatha Christe. |
My favourite singer is Sertap Erener. | En sevdiğim şarkıcı Sertap Erener'dir. |
I listen to music on Spotify. | Spotify'da müzik dinliyorum. |
I don't listen to music on Spotify. | Spotify'da müzik dinlemiyorum. |
I am on my mobile phone. | Cep telefonumdayım. - Telefonumla ilgileniyorum. |
My favourite youtuber is JimVideos. | En sevdiğim youtuber JimVideos. |
I watch Jimvideos. | Jimvideos izlerim. |
Please connect again. | Lütfen tekrar bağlanın. |
Eight years ago | Sekiz yıl önce |
I don'y have any questions. | Benim herhangi bir sorum yok. |
Please continue! | Lütfen devam et! |
Let's continue! | Devam edelim! |
She works as an assistant manager. | Müdür yardımcısı olarak çalışır. |
Meltem is honest and reliable. | Meltem dürüst ve güvenilirdir. |
As soon as possible | Mümkün olan en kısa sürede |
Other than Tavuk Dünyası | Tavuk Dünyası dışında |
Togo is a lovely place. | Togo çok güzel bir yer. |
We order çiğköfte. | Çiğköfte sipariş ediyoruz. |
They bring çiğköfte. | Çiğköfte getiriyorlar. |
That delicious doner | O lezzetli döner |
Then, I had some tea. | Sonra, Biraz çay içtim. |
Do you have a dishwasher? | Bulaşık makineniz var mı? |
I don't have a dishwasher in my house. | Evimde bulaşık makinesi yok. |
I didn't go out today. | Bugün dışarı çıkmadım. |
I didn't work today. | Bugün çalışmadım. |
I start to work at eight thirty. | Sekiz buçukta işe başlarım. |
My bicycle is in Aydın. | Bisikletim Aydın'da. |
I didn't take my bike to Konya. | Bisikletimi Konya'ya götürmedim. |
Do you want to sell your bicycle? | Bisikletinizi satmak ister misiniz? |
I don't want to sell my bike. | Bisikletimi satmak istemiyorum. |
I bought my bike for ten thousand liras. | Bisikletimi on bin liraya aldım. |
I sold my car. | Arabamı sattım. |
Almost free | Neredeyse ücretsiz |
You don’t spend any money on fuel oil. | Akaryakıt için hiç para harcamazsın. |
Four and a half lira | Dört buçuk lira |
Even so | Öyle bile olsa |
I WOKE up at 9 o'clock. | Saat 9'da uyandım. |
I GOT dressed. | Giyindim. |
I HAD breakfast. | Kahvaltı yaptım. |
I WORE my clothes. | Elbiselerimi GİYDİM. |
I WENT outside. | Dışarı ÇIKTIM. |
I WENT to the hospital. | Hastaneye GİTTİM. |
I HAD sore throat. | Boğazım AĞRIYORDU. |
The doctor GAVE me drugs. | Doktor bana ilaç VERDİ. |
Then, I WENT to the pharmacy. | Sonra eczaneye GİTTİM. |
I BOUGHT medicine. | İlaç ALDIM. |
I CAME home late. | Eve geç GELDİM. |
I CALLED my friends. | Arkadaşlarımı ARADIM. |
My friend CAME to my house. | Arkadaşım evime GELDİ. |
Then, we SPOKE in English with each other. | Sonra, birbirimizle İngilizce KONUŞTUK. |
We ORDERED çiğköfte FROM Kommagene. | Kommagene'den çiğköfte SİPARİŞ ETTIK. |
Wrap is not enough for me. | Dürüm benim için yeterli değil. |
Graduation ceremony | Mezuniyet töreni |
It is unbelievable. | Bu inanılmaz. |
Are you busy? | Yoğun musun? |
I asked for a transfer to Istanbul. | İstanbul'a tayin istedim. |
High-speed train | Yüksek Hızlı Tren |
Certainly | Kesinlikle |
Unfortunately | Maalesef, ne yazık ki |
Hanif wants to be a doctor. | Hanif doktor olmak istiyor. |
Hanif wants to be a dentist. | Hanif diş hekimi olmak istiyor. |
I like some of the Syrians. | Suriyelilerin bazılarını seviyorum. |