Frederic'in Türkçe Kelimeleri
🇹🇷 » 🇬🇧
Learn Inglés From Turco
Learn Inglés From Turco
Practique preguntas conocidas
Manténgase al día con sus preguntas pendientes
Completa 5 preguntas para habilitar la práctica
Exámenes
Examen: pon a prueba tus habilidades
Pon a prueba tus habilidades en el modo de examen
Aprenda nuevas preguntas
Popular en este curso
Aprende con fichas
Modos dinámicos
InteligenteMezcla inteligente de todos los modos
PersonalizadoUtilice la configuración para ponderar los modos dinámicos
Modo manual [beta]
Seleccione sus propios tipos de preguntas y respuestas
Otros modos disponibles
Escuchar y deletrearOrtografía: escribe lo que escuchas
elección múltipleModo de elección múltiple
Expresión oralPractica tu habilidad de expresión oral
Expresión oral y comprensión auditivaPractica la pronunciación
EscrituraModo de solo escritura
Frederic'in Türkçe Kelimeleri - Marcador
También te puede interesar
Frederic'in Türkçe Kelimeleri - Detalles
Niveles:
Preguntas:
266 preguntas
🇹🇷 | 🇬🇧 |
Nakit ödeyeceğim. | I'll pay in cash. |
Çocuklar zıplıyor. | The kids are jumping. |
Bir fotoğraf seçebilir misiniz? | Can you choose a photo? |
Dört- beş yaşlarında | Four or five years old |
Duvarın alt kısmında | At the bottom of the wall |
Kız çocuğu bir gömlek giyiyor. | The girl is wearing a shirt. |
Ayakkabıları tam olarak göremiyorum. | I can't see exactly the shoes. |
Çocuklar hediyeleri Üç Kral getirdi sanıyor. | The kids think they brought gifts to the Three Kings. |
İki tatili birleştireceğim. | I'm going to combine the two holidays. |
Alet çantası | Toolbox |
Sizin için en efsanevi şarkıcı kimdir? | Who is the most legendary singer for you? |
Derste bir resim gösterdi. | He showed a picture in the lesson. |
Çok yaşa! | Bless you! |
Son kez | For the last time |
Granada'ya iş için gittim. | I went to Granada for business. |
Kısa süreliğine | For a short time |
Şarkı söyledim. | I sang. |
Müzik aleti | Musical instrument |
Atatürk Ankara'yı başkent yaptı. | Ataturk made Ankara the capital. |
Kitap kapağı | Book cover |
Seksenler ve Doksanlar | Eighties and nineties |
Bana evini göster. | Show me your house. |
Kağıt para | Banknote (money) |
Aşı olmuş muydun? | Have you been vaccinated? |
Aşı olacaktım. | I would be vaccinated. |
Salı günü aşı olacaktım. | I was going to get vaccinated on Tuesday. |
Hastayken size kim baktı? | Who took care of you when you were sick? |
Kendi başımın çaresine baktım. | I took care of my own. |
Yaygın mı? | Is it common? |
Hastalık yaygın mı? | Is the disease common? |
İlkbaharda günler uzar. | In the spring, the days grow longer. |
Temiz hava almak | Get some fresh air |
Haydi dışarı çıkıp hava alalım. | Let's go outside and get some air. |
Kitaplarımı düzenledim. | I organized my books. |
Madrid metrosu muhtemelen 1925 yılında yapılmış. | The Madrid subway was probably built in 1925. |
Yedi gündür karantinadayım. | I've been in quarantine for seven days. |
Kulaklık takıyorum. | I'm wearing headphones. |
Gerçek gazete okurdum ve ellerim kirlenirdi. | I would read real newspapers and my hands would get dirty. |
Acıktım. | I'm hungry. - I got hungry. |
Sahanda yumurta | Fried eggs |
Çay olmazsa olmaz. | Tea is a must. |
Çay karıştırmak | Stir tea |
Verilmiş sadakam varmış. | I've got loyalty. |
Aynen, haklısın. | Yeah, you're right. |
Sinemada baya insan vardı. | There was a lot of people in the cinema. |
Çarşamba ve Pazar günLERİ Türkçe konuşurum. | I speak Turkish on Wednesdays and Sundays. |
Akşamları erken uyurum. | I sleep early in the evening. |
Haftasonları tiyatroya giderim. | I go to the theater on weekends. |
Ali nerede? Bilmiyorum, belki de evdedir. | Where's Ali? I don't know, maybe he's home. |
Ali nerede? Kesin evdedir. | Where's Ali? He's definitely home. |
Balığı bitiremedik. | We couldn't finish the fish. |
Kullanması kolay. | It's easy to use. |
Metro ile seyahati planlaması daha kolay. | It's easier to plan a trip by metro. |
Kahvaltı yaptım. | I had breakfast. |
Duş aldım. | I had a shower. |
Ofis saat 9’da açılıyor. | The office opens at 9 AM. |
Kadın fotoğraf için poz veriyor. | The woman poses for the photo. |
Saat 11’de Zoom’da bir toplantım var. | I have a meeting on Zoom at 11 o'clock. |
Her grupta farklı mesleklerden insanlar var. | In each group there are people of different professions. |
Her mesleğin farklı bir grubu var. | Each profession has a different group. |
Herkes kendi işi hakkında konuşuyor. | Everybody's talking about their own business. |
Sigortacı | Insurer |
Bağımsız çalışanlar | Independent employees, self-employed |
Herkesin kendi evi var. | Everyone has their own house. |
Almancayı kendim öğrendim. | I learned German myself. |
Çalışanlar arasında | Among employees |
Öncelikle problemi anlamak lazım. | First of all, you need to understand the problem. |
Her gün yediyi çeyrek geçe uyanırım. | I wake up at quarter past seven every day. |
Gün içinde hava sıcak | It's hot during the day |
Daha önce hiç ... ? | Have you ever …? |
Oyunculuk deneyimi | Acting experience |
Çarşı pazar hareketlendi. | The bazaar was lively. |
Çok çeşit yok. | There's not a lot of variety. |
Euro kullanmaktan mutlular mı? | Are they happy to use euros? |
Kitap okumaktan bıktım. | I'm tired of reading books. |
Sanat Güneşi | Art Sun - the Sun of the Art |
Yapacak bir şey yok. | There's nothing to do. |
Evde yiyecek bir şey yok. | There's nothing to eat at home. |
Alışveriş merkezine gitmem. | I don't go to the mall. |
Alışveriş merkezine gitmezdim. | I wouldn't go to the mall. |
Buz pateni | Ice skating |
Kayak yapmak | To do skiing |
Buraya yazın gitmek isterdim. | I'd like to go here summer. |
Marketler zinciri | Chain of grocery stores |
Hangisi daha lüks? | Which is more luxurious? |
Bu mağazada her şey var. | This store has everything. |
Senin paran burada geçmez abi. | Your money doesn't go here, man. |
Sana bir yemek ısmarlamak istiyorum. | I'd like to buy you a meal. |
Alman tarzı | German style - to go Dutch |
Alman usulü yapalım. | Let's do it the German way. |
Bu konuya Fransız kaldım. | It is all Greek to me. |
Nakit ödeyeceğim. | I'll pay in cash. |
Nakit ödeyeceğim. | I'll pay in cash. |
Bir kafede oturuyoruz. | We're sitting in a cafe. |
Arkadaşlarla kafede buluşuyoruz. | We're meeting friends at the cafe. |
İş arkadaşımla daha çok resmi bir ilişkimiz var. | I have a rather formal relationship with my colleague. |
Ali konuştuğu zaman komik konuşur. | When Ali talks, he talks funny. |
İspanyollar konuştukları zaman yüksek sesle konuşurlar. | Spaniards speak loudly when they talk. |
Fransızlar konuştukları zaman kısık sesle konuşurlar. | The French speak in a hoarse voice when they speak. |
Çarşamba okula gitmezdik. | We didn't use to go to school on Wednesday. |